22 Mart 2012 Perşembe

Yaratıcı Düşüncenin Oluşumu

Yaratıcı fikirler birden ortaya çıkmaz. Newton yerçekimini başına elma düşünce, Arşimed de hamamda yıkanırken keşfetmemiştir (Zaten bunlar da doğru olup olmadığı belli olmayan birer rivayettir). Elma düşmesi ile hamam tasının yüzmesi sadece bir sürecin bitimi, yani bardağa düşen “son damla”dır. Yaratıcı fikirler belirli bir sürecin tamamlanmasıyla ortaya çıkar. Bazen bu süreç çok kısa sürdüğü, bazen ise bilinçaltında gerçekleştiği için fark edemeyiz (Yıldırım, 1998:41).
Yaratıcı düşünmeyi öğrenmek; ilk önce hareketle duyular arasında, sonra fikirler arasında ve en sonunda da insan aklının en karmaşık ve ileri ürün­leri olan ilham ve değerlendirme arasında bağlantılar kurma sürecidir (Healy,1994:346).
Yaratıcı fikirler belli bir sürecin tamamlanmasıyla ortaya çıkar. Bazen bu süreç çok kısa sürdüğü, bazen ise bilinçaltında gerçekleştiği için fark edilemeyebilir. Ancak hepimiz dört aşamalı bu süreci fark edebileceğimiz deneyimleri mutlaka yaşamışızdır. Wallas (1926, akt. San,1997:79)’e göre zihinsel faaliyetler şöyle bir süreç izlemektedir:
  • Hazırlık
  • Kuluçka
  • Aydınlanma
  • İspat (Şekil 1).

Şekil 1: Yaratıcılığın gelişim aşamaları
Kaynak: San, İ. (2001) “Yaratıcı Düşünme ve Tümel Öğrenme”,
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, sayı: 22.


Hazırlık: Yaratıcı eylem beynimizin konu üzerine odaklanmasıyla başlar. Konuyla ilgili olarak belleğimizdeki kayıtları değerlendirilir, bilgi toplanır, bunlar amacımıza uygun biçimde düzenlenir ve değerlendirilmeye başlanır. Bu esnada birtakım sembol, resim, benzerlik ve modeller kullanılır, kural ve genellemeler yapılır. Yaratıcılık kavram ve olaylar arasında yeni ilişkiler kurmaya dayandığından, elimizdeki malzeme, yani konuyla ilgili bilgilerimiz ne kadar çoksa yaratıcı bir fikir üretmek de o kadar kolaydır. Burada önemli olan bazen çok bildiğimiz veya üzerinde çok durduğumuz bir konuyla ilgili yeni bir şey düşünemeyebiliriz. Örneğin kurumlarda “işletme körlüğü” olarak nitelendirilen bu durum, konuyla ilgili uyarıları kanıksamamız veya alıştığımız kural, yöntem ve sınırları doğal ve vazgeçilmez görmemizden, yani onları veri olarak kabul etmemizden kaynaklanır. Böyle bir durumu yaratıcı fikir üretmek için hazırlık olarak niteleyemeyiz. Burada kast edilen, konuyu çeşitli boyutlarıyla ele almamızı kolaylaştıracak, ama bizi belirli kalıp veya sonuçlara yönlendirmeyecek türden birikimlerdir. Bu adım kişiyi psikolojik olarak da hazırlar, başarma dürtüsünü güçlendirir, konuya odaklanmayı sağlar. Bir konuya ne kadar çok emek verirsek, sonuca ulaşmak için o kadar çok çaba harcarız  (Yıldırım, 1998:42). Hazırlık döneminde, sorun, gereksinim ya da gerçekleştirilmek istenen şey saptanır,  tanımlanır. Çözüm ya da gereklilikler için bilgi, malzeme toplanır ve bunlar çözümün geçerliliği, işlerliliği bakımından ölçütlere vurulur. Öyleyse beynimizin sol yarı küresinde olguların çözümlenmesi, serimlenmesi, süreçlerin belirlenmesi oluşur. Sonra beynin sağ alt ve üst bölümlerinde sezgiler, görsel yetiler, beyin fırtınası seçenekleri işe koyulur. Sağ yarıdan edinilen bu iç görüsel, sezgisel, bireşimsel düşünüler gene sol alt bölümde kaydedilir (San, 1993:81). Yaratıcı fikirler boşlukta oluşmaz. Üzerinde çalıştığınız konunun, sizi ilgilendirmese bile değişik boyutlarıyla ilgili bilgiler toplayı gerektirir. Çünkü hangi bilgilerin ne tür ilişkilere yol açacağı önceden bilinemez (Yıldırım, 1998:44).

Kuluçka: Hazırlık aşamasını kuluçka evresi izler. Bu evre çok kısa olabileceği gibi uzunca bir zamanı da gerektirebilir. Beynimiz konuyla ilgili bütün ilişkileri hemen kuramayabilir. Ancak araya başka düşünceler girse, o konuyu unutsak, hatta uyusak bile beynimiz çalışmasını sürdürür. Araya giren yeni uğraşılar, gözlemler, düşünceler ve deneyimler, peşinde olduğumuz fikrin ortaya çıkmasına katkıda bile bulunabilir. Çünkü düşündüğümüz her yeni kavram arka plandaki asıl konumuzla ilgili yeni çağrışımlara yol açar, yeni seçenekler oluşturur. Kuluçka evresi genelde zorunluluktan kaynaklanır. Çoğu zaman başka işlerle de uğraşmak zorunda olduğumuzdan veya dikkatimizin dağılmasından dolayı çalışmamıza ara vermek zorunda kalabiliriz. Oysa çözümü zor konular üzerinde sürekli çalışmak yerine, zaman zaman ara vererek kuluçka evresini bilinçli biçimde yaratmamız da büyük yararlar sağlayabilir. Gerektiğinde kuluçka devresi bilinçli olarak yaratılmalıdır. Çalışmalar zaman zaman kesip başka konularla ilgilenilebilir. Özellikle yapılan çalışma “öğrenme”ye yönelik ise, yani başkalarının ne söylediği veya yaptığı ise, beynimiz kendi düşüncelerini üretmeye fırsat bulamayabilir. Beyninize fırsat tanımak gerekir  (Yıldırım, 1998:40-45). Kuluçka aşamasında, sorundan çıkarak geriye gidilir. Sorun zihnin irdelemesine,  incelemesine bırakılır. Bu dönem hazırlık aşamasındaki gibi dakikalar sürebileceği gibi haftalar ya da yıllar sürebilir. Bu aşamada, görevini yapmış olmanın güveni içinde, bilinçaltının hummalı bir biçimde çalıştığının bilincinde olarak başka işlere dönülür. Bu arada sağ alt ve sağ üst küreler devrededir; dalgın düşünme, derin düşünme, bilinçaltı süreçler, görselleştirme ve duyumsal algılama gibi yetiler çalışır (San, 1993:81).
Fikrin Doğması / Aydınlanma: Aydınlanma aşamasında düşünüler yaratıcılığa bir temel oluşturmak üzere zihinden doğarlar. Bu düşünüler sonuç ürünün parçaları olabileceği gibi sonucun kendi de olabilir. Bağlamın tümü her iki durumda da birden ve tam olarak görülür. Bu aşama çoğunlukla anlıktır, müthiş bir içgörüler zenginliği içinde gelişir. Birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir. Beynin sağ üst çeyreği devrededir. Düşünü sözel olmaksızın formüle edilmiş ve sıklıkla bir “hah” ünlemiyle belirlenmiştir. Bu anda, beyin bu oluşumu hemen kaydeder, sol alt ve sağ üst bölümler arasında hızlı gidip gelmeler ve yinelemeler yoluyla çözümün tanımlanması ve uygulamaya geçirilmesi için doğrulamasını yapar (San, 1993:81). Beynimiz bilinçli veya bilinçaltında konuyu düşünürken, bir “uyarı” aranan ilişkinin doğmasını sağlar. Artık resmin son parçası da tamamlanmış, yeni fikir yaratılmıştır. Bazen yeni fikrin doğuşunu sağlayan uyarının ne olduğunu bile fark edemez, birden aklımıza geldiğini sanırız  (Yıldırım, 1998:43).
Fikrin Gelişmesi / Gerçekleştirme: Yaratılan her fikir hemen uygulanacak kadar iyi olmayabilir. Çoğu zaman bunun neden iyi bir çözüm olduğunu bile açıklayamayız. Sadece “aradığımızı bulduğumuzu” hissederiz. Sonra bu fikri geliştirir ve uygulanabilir hale getiririz. Bu esnada birçok zayıf noktayı keşfeder, fikrimizi yeni biçimlere sokarız. Mantıksal düşüncemiz bu aşamada devreye girer (Yıldırım, 1998:44). Herrmann (1988) Doğrulama aşamasına değinir ve aydınlanma aşamasında ortaya çıkan ne ise, onun gereksinimleri karşılayıp karşılamayacağının, hazırlık aşamasında saptanmış ölçülere uyup uymayacağının anlaşılması ve gösterilmesi için yapılan bir dizi etkinliktir. Beynin sol yarı küresi devrededir,der. Wallis’in klasikleşmiş yaratıcılık aşamalarına eklenmesi gereken iki önemli öge, kuşkusuz “ilgi” (ya da merak) ve daha önce de belirtilen “uygulama” ögeleri ya da aşamalarıdır.   İlgiyi tüm beyinde dağılmış olarak gören Herrmann, uygulama için devreye gene tümel beynin girdiğini, ancak B bölümünde başlayıp, A, C ve D bölümlerini daha sonra içine aldığını ileri sürmektedir. (Şekil 1). San (1993) ise, çeyrek yarı küreler arasındaki gidip gelmelere ve betimlenilen aşamaların her zaman bu denli düzenli yürümesinin olanaksızlığına karşın, yaratıcı eylem ya da yaratıcı etkinlikte bulunan kişilerin, bu aşamaları tanıdıkları, bildikleri, anlatılınca bu şemaya kendi yaşantılarından dolayı katıldıkları görüşündedir.

Özözer (2004:60), yaratıcılık sürecinin lineer değil, daha çok tekrarlayıcı öngörü ve döngülerden oluştuğunu bu nedenle de yaratıcı sürecin bazen yıllarca sürebildiği gibi bazen birkaç saatte de tamamlanabildiği görüşündedir.

Yaratıclığınız daim olsun:))

Sevgiler,

Gülçin KARADENİZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder