31 Ocak 2012 Salı

Sevgi Etkinlikleri

YAŞAYAN DEĞERLER VE KARAKTER EĞİTİMİ

Yaşayan Değerler Eğitim Programı 1995 yılında Birleşmiş Milletlerin 50. yıl dönümü kutlamaları için Brahma Kumaris'in hazırladığı uluslararası bir projeden gelişmiştir. UNESCO tarafından desteklenen bu eğitim "Yaşayan Değerler Eğitimi" adlı tüm dünya eğitimcilerinin ortak olduğu ve kar amacı gütmeyen bir kuruluş tarafından yürütülmektedir. Daha İyi Bir Dünya için Değerlerimizi Paylaşalım isimli bu projede; İşbirliği, Özgürlük, Mutluluk, Dürüstlük, Alçakgönüllülük, Sevgi, Barış, Saygı, Sorumluluk, Sadelik, Hoşgörü ve Birlik olarak 12 evrensel değere odaklanmıştır.

Değerlere Duyulan Gereksinim
Anne babalar olarak sormamız gereken soruların başında;
  • İçinde bulunduğumuz ortam ve çevre istediğimiz değerlere sahip çocukları yetiştirmek için uygun mu?
  • Her şeyi çocuklarımız adına düşünüp yaparken sorumluluk sahibi olabilecekler mi?
  • Bu kadar şiddeti televizyonlarda seyrederken barışçıl olabilecekler mi?
  • Aşırı koruma ve müdahaleci davranırken özgüvenleri gelişecek mi?
  • Biz şimdi onlar mutlu olsun, üzülmesinler diye uğraşırken, onlar mücadele etmeden mutlu olabilecekler mi?
Ya da benzer sorular yer almaktadır. Değişen ve gelişen dünya ile beraber, artık televizyon, bilgisayar oyunları, sinema, dergi, internet, oyuncaklar ve reklamlar aracılığıyla bütün dünya çocuklarımızın sosyal çevresi olmuştur. Aile ve okul tarafından verilen değerlerle, televizyon ve dış dünyanın verdiği değerler çoğu zaman farklılık göstermektedir. Bu noktada anne babaların işleri daha da zorlaşmaktadır. Hızlı ve baş döndürücü şekilde değişim içinde olan değerler, bunlarla baş etmek zorunda kalan ve değer karmaşası yaşayan çocuklar için değer aktarımı çok daha önemli bir hale gelmiştir.

Yaşayan Değerler Eğitim Programının Amaçları
  • İyi karakterli bireyler yetiştirmek.
  • Evrensel temel değerleri pekiştirmek.
  • Çocukların kendisine ve topluma yararlı olacak temel değerleri psikolojik, bilişsel ve sosyal gelişimlerine uygun olarak kazanmalarını sağlamak.
  • Çocukların kazandıkları değerleri davranışla ifade etmeleri yönünde fırsat vermek.
  • Karakter ve Değerler Eğitiminin ailede ve okulda paralel bir şekilde işleyişini sağlamak.
BEN DE MADEM DÜNYA SEVGİ GÜNÜ YAKLAŞIYOR UNESCO'NUN DA DEĞERLERİNDEN BİRİ E O ZAMAN ANNELER-BABALAR ÇOCUKLARI İLE BU KONUYU KONUŞMAYI İHMAL ETMESİNLER DEDİM VE ETKİNLİK ÖNERİLERİ HAZIRLADIM. LÜTFEN ÇOCUKLARINIZDAN SEVGİNİZİ ESİRGEMEYİN, SEVGİNİN NE DEMEK OLDUĞUNU ANLATMAYIN GÖSTERİNKİ SONRA "NEREDEN ÇIKTI BU SEVMESİNİ BİLMEYEN İNSANLAR" DEMİYELİM!!!


















Kaynaklar:
Bereiter, C. (2002). Education and Mind in the Knowledge Age. Mahwah, NJ:Lawrence Erlbaum.
Lickona, T. (1992). Educating for Character. How Our Schools Can Teach Respect and Responsibility. NY: Bantam Doubleday.
Lickona, T. (Ed.) (1992). Character Development in Schools and Beyond (2nd Ed.).NY: Council for Research in Values & Philosophy.
Reynolds, C.R. And Gutkin, T.B.(1999). Handbook of School Psychology. NY: John Wiley.
Silva, D.Y., and Gimbert, B.G. (2001). “Character education and teacher inquiry: a promising partnership for enhancing children’s classrooms.“ International Journal of Social Education, 16(1), 18-33.
Tillman, D. (2000). Living Values Activities for Children Ages 8–14. Deerfield, FL:HCI.
Tillman, D. (2000). Living Values Activities for Young Adults. Deerfield, FL: HCI.
Tillman, D. and Hsu, D. (2000). Living Values Activities for Children Ages 3–7.Deerfield, FL: HCI.
Williams, M.M. (2000). Models of character education. Journal of Humanistic Counseling, Education and Development, 39(1), 32-40.

Sevgilerimle.

Gulcin KARADENIZ



24 Ocak 2012 Salı

Oyun Oluşturalım

Ben sadece size fikir vereceğim oyunu oluşturup uygulamak size kalmış:=)))

Önce aşağıdaki gibi farklı dokuların izini çıkartın ve bu izleri kesin. Polis olduğunuzu düşünün öyle bir hikaye oluşturunki sonunda olayı bu dokuları kullanarak çözün! Kimbilir belki de uzaylılar gelmiştir!


Çok eğlenceli olacak deneyin!

Sevgiler,

Gulcin KARADENIZ


23 Ocak 2012 Pazartesi

ARKADAŞLIK / ROBOTLAR

Neden çocuklarınızla robotlarla ilgili bilgiler okuyup, resimleri anlatıp evdeki robotları bulup isimlerini ve görevlerini konuşmuyorsunuz? Zamanı olanlar aşağıdaki etkinlikleri de yapabilirler:)

Robot başlıkları




Bir şarkıyı robotlar gibi söylemeye ya da robotlar gibi dans etmeye ne dersiniz? Belki de artık materyallerle kendi robotunuzu yapabilirsiniz:





Şimdi bunlar tatilde arkadaşlarını özlerler:)) Konu açılmışken hem de robotlarla ilgili etkinlikler yapıyorken onların ağzından biraz laf almaya ne dersiniz!
Çocuklara soralım:
Robotlar arkadaşların yerini tutarlar mı?
Robotlar bizim için iyi arkadaşlar mıdır?

Ve yine konusu açılmışen iyi arkadaşlar kimlerdir sohbet edebiliriz ne dersiniz?
İyi arkadaş olan çocuklar:
*Birbirlerini oldukları gibi kabul ederler.
*Eşyalarını paylaşırlar.
*Birbirlerini dinlerler.
*Birbirleriyle vakit geçirmekten hoşlanırlar.
*Zor anlarında birbirlerine destek olurlar.
*Gülerler,eğlenirler,şakalaşırlar.
*Birleriyle dalga geçmek,birbirlerini aşağılamak istemezler.
*Yardıma ihtiyaçları olduğunda birbirlerinden yardım isterler.
*Problemleri olduğunda konuşarak çözerler.
*Birbirlerinin ne hissetiğine dikkat ederler...
Arkadaşlarınız hep sizlerle olsun:)

Sevgiler,



Tatil Etkinlikleri 1

Bizim ufaklıklar ne kadar oyuncakları olsa da sizin mutfaktaki tencerelerinizle, şişelerle... oynamayı tercih ederler. E sizde bu tatilde bir güzellik yapın onlara özellikle mini miniciklerin mutfak aletlerinin isimlerini öğrenmeleri ve eşletirme yapma becerileri kazanmaları için güzel bir etkinlik diye düşünüyorum. Ben çizemem demeyin sakın mazallah çocuklarınız duyar etkilenir falan!!!! Olduğu kadar:)



Kolay gelsin.

Gulcin KARADENİZ

19 Ocak 2012 Perşembe

Karne Sorgulama Değil, Değerlendirmedir!

Ölçme değerlendirmeciler varken benim konuşmam doğru olmaz ama sadece sınav başarısını ölçen karne alınsa ne olur alınmasa ne olur! Birçoğunuz ama performans ödevleri var diye karşı çıkabilirsiniz. Performans ödevlerini kimlerin yaptığını biliyorum ama hadi unuttum diyelim. Konular çok anlamsız!! Bir örnek vermek istiyorum. Kuzenimin oğlunun proje konusu 'penguen'lerdi!!!! Kutuplar dışında yaşayanlar da elbette penguenleri öğrenecek de nerede bulacak da inceleyecek, nasıl bir problem cümlesi kuracak, ne merakı uyanacak da çocuk bu merakın peşinden koşmak için proje üretecek!!! Yok valla ben bu sistemi anlamıyorum!!! Neyse ben herkes gibi karne günü çocuklarınıza şöyle davranın böyle konuşun demiyeceğim. Tek bir cümlem var: "Karnelerini, birlikte inceleyin ve onların duygularını açıklamalarına izin verin". Bir de lütfen aşağıdaki duruma düşmeyin!


Her çocuğun karnesinde alkışlanacak bir güzelliklik vardır. Yeter ki bakmasını bilin! İyi tatiller:)

Gulcin KARADENİZ



Kardeşler Arası İlişkiler/ Rekabet

Kardeş rekabeti birden çok çocuğun olduğu ailelerin hemen hemen tümünde görülmektedir. İki kişi aynı aynı ödül için yarıştığı zaman rekabet kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda söz konusu ödül, anne-babanın sevgisidir. Her çocuğa, sahip oldukları için ilgi ve beğeni göstererek, her bir çocukla düzenli olarak birlikte olarak zaman geçirmeye dikkat ederek, uygulama ve hakların eşdeğer olmasını sağlayarak ve ayırım yapmayarak, rekabeti en alt düzeye indirebilirsiniz. İki çocuğunuza ne denli adil davranmaya çalışırsanız çalışın, rekabeti tamamen ortadan kaldırmanız olası değildir; en iyi kardeş ilişkilerinde bile rekabetin varlığı yadsınamaz. 

Çocuklarınıza birer birey olarak davranmalısınız. İki çocuk birbirinin tıpatıp aynısı olmadığına göre, iki çocuğa birbirinin tıpatıp aynısıymışcasına davranılamaz. Her birinin bireyselleştirilmiş sevgi, disiplin, eleştiri ve övgü yaklaşımına gereksinimi vardır. Çocuklarınızın farklılıklarını, karşılaştırma ve değerlendirme yapmaksızın ortaya koyarsanız, çocuklar hem bireyselliklerini hem de tıpatıp aynı davranılmak yerine, farklı davranılmayı benimseyeceklerdir. 

Hediye olsun, kucaklama olsun, çocuklarınıza vereceğiniz şeyin ortaya çıkarılmadan önce eşitlik açısından değerlendirilmesi gerekmez. Her çocuğun o anki gereksinimlerine göre hareket edin ve hediyeleri, çocuğun kardeşine ne alındığına göre değil, özel ilgi alanına göre seçin.

Her çocuğunuzla yalnız olarak ilgilenebileceğiniz zamanlar ayarlayın. Çocuklarınız dikkatiniz için her zaman rekabet etmek zorunda kalmazlarsa, kendilerini başka şeyler için de rekabet etmek zorunda hissetmezler.  

Eşit miktarda dağıtılması gereken bir şey varsa o da sevgidir. Bu sevginizi gösterme şekliniz, her çocuk için farklı olsa da, miktarının aynı olması konusunda özenli davranmalısınız.

Evdeki rekabet ortamını ortadan kaldırmak için harcadığınız bütün çabalara rağmen, çocuklarınız, kimin ne aldığını önemsemeyecek olgunluğa gelene kadar elmalar, oldukça eşit dağıtılmak zorunda kalacaktır. Yaşları ilerledikçe daha büyük dilimi kimin yediği, kimin daha geç saate kadar ayakta kalabileceğinden veya kimin sevdiği şov programının izleneceğinden daha az önemli bir konuma düşebilir.

Ancak bazı yöntemlerle bu çekişmeleri hafifletebilirsiniz. Eğer çocuklarınız devamlı olarak kimin daha büyük turta dilimini alacağı konusunda tartışıyorsa, ilk parçayı seçme hakkını sıraya koyun. Veya dilimleme işini sıraya koyun. Veya daha ileri yaştaki çocuklarda, her çocuk için haftalık kurabiye kotası koyun ve ara öğünlerde veya tatlı yeneceği zaman istedikleri kadar almalarına izin verin.

Unutmayın! Atalarımız “Kardeş kardeşin ne olduğunu, ne öldüğünü ister” diye boş yere demediler. Hepimizin hayatında olduğu gibi, bu kıskançlık krizleri anlatılıp gülünecek anılara dönüşecektir. Zamanla kıskançlık azalacak, yerini sevgi alacaktır.

15 Ocak 2012 Pazar

Kardeşler Arası İşikiler/ Kardeş Kavgaları


Kardeş Kavgaları



Benzer yaşlarda olan çocuklar birbirleri ile daha fazla beraberdirler, daha fazla yarışırlar ve sonuçta birbirleri ile daha fazla kavga etme eğilimindedirler. Ancak yaş farkı ne olursa olsun, çocuklar arasında belirli bir ölçüde çekişme normaldir. Küçük çekişmelerin büyük savaşlar haline gelmesini önlemekte ebeveynlere düşmektedir:

Çocuklarınızı birbirine yeğlememelisiniz. Onları karşılaştırmanız veya birini diğerinden üstün tutmanız sadece tepkiyi artırır, çatışmayı şiddetlendirir ve büyük olasılıkla ilişkilerinde ömür boyu süren sorunlar yaratır. Ikinci plana atılan çocukta, ileride kendine  güveninde azalma ve kardeşine karşı kıskançlık duyguları oluşabilir; kardeşi ile kavga etmeyi, anne-babası ile kavga etmekten daha güvenli buluyorsa, gerçekte anne-babasına duyduğu kızgınlığı kardeşine yöneltebilir. Tercih edilen çocuk için ise "en iyi" olmanın yükü anne babanın şişirilmiş beklentilerini gerçekleştirilme zorunluluğu, sıklıkla başarısızlık korkusuna yol açar

Kardeşine vurmanın, onu ısırmanın, tekmelemenin veya başka türlü fiziksel saldırılarda bulunmanın, kabul edilebilir olmadığını büyük kardeşe açıkça belirtin. Problemleri, yumruklar yerine kelimeler ve düşüncelerle çözmenin daha iyi sonuç verdiğini ona hatırlatın. Kardeşlerin birbirlerine olan kızgınlıklarını resim yaprak, sporla ya da birbirleri ile söz kavgası yaparak gidermesini sağlayın. Ama asıl amacınız kızgılıklarını kontrol etmesini sağlamak olmalı.( eğer evde fiziksel siddet var ise çocuklara birbirlerini dövmemesini söylemek tutarsız olur)

Eşinizi ne kadar sevip saysanız da devamlı olarak mükemmel bir uyum içinde yaşamak olanaksızdır. Her çift zaman zaman tartışır ve bu doğaldır. Ancak, çocuklarınızın önünde yakışıksız tartışmalara girmeyin. Onlar bu tartışmaların günlük tanıkları haline gelirlerse, kendileri de anlaşmazlıklarını aynı kötü örneğe dayanarak çözmeye çalışacaklardır. Eğer anne-babalarının, kötü sözler sarf etmeden, yumruk sallamadan, kapı çarpmadan tartışabildiklerini görürlerse, kardeşleri ile ilgili sorunlarını olgun bir şekilde çözmeyi öğreneceklerdir.

Çocuklara eşit davranmayın, adil davranın. Çocukları aynı kefeye koymak aralarında kıskançlığa yol açıcak ortamlar doğuracaktır. Çocuklarınız arasında karşılaştırma yapmayın. Karşılaştırma rekabeti artırır. Her çocuğun, zaman, destek, sevgi, eşya ve benzeri tüm gereksinimlerini sağlayarak, çocuklarınızın, sevginiz ve ilginiz için rekabet etme zorunluluğunu azaltın. Çocuklarınıza adil davranmanın, onlara tamamen eşit davranmak anlamına gelmediğini bilin.

Kavga sırasında fiziksel bir zarar verilmedikçe kardeşler arasına girilmemeli, kendi kendilerine anlaşmaları sağlanmalı. 6 yaş altıdaki çocuklar sorunlarını çözmede bir büyüğün yardımına ihtiyaç duyabilirler.

Kardeşlerin birbirlerini sevmeleri gerektiğini vurgulamak  ters tepki yapar. Kendi hallerinde bıraktığınız sürece çocuklar birbirlerini zaten seveceklerdir.

Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, tartışmayı, barışçı bir çözüme bulamıyorsanız, kavgaya sebep olan objeyi kaldırmak, obje yoksa kareşleri ayırmak genelde daha büyük bir kavga çıkmasını engeller. Ayrılan çocuklar ayrı ayrı fiziksel faliyetler vermek onların kızgınlıklarını atmalarına yardımcı olacaktır. bir şekilde çözün. Ortada belli bir eşya yoksa, çocukların sakinleşmeleri için ayrı tecrit cezası uygulayın.

Çocukların her şeylerini paylaşmalarını beklemeyin ve onları paylaşmadıkları zaman cezalandırmayın. Paylaşmayı teşvik edici oyunlar düzenleyerek paylaşmayı ve bir eşyayı ortak kullanmayı öğretmek çok daha faydalı olacaktır.

Kavga sırasında suçlamak yerine olayı nasıl düzeltebileceklerini göstermek gerekir.
Bazen çocuklar dikkat çekmek için, sıkıntıdan veya güç elde etmek için kavga edebilir. Çocuğun hangi amaçla kavga ettiğini öğrenmek  onunla nasıl başa çıkabilmenizde yardımcı olacaktır.

Birbirlerine nasıl davranmalarını istiyorsanız çocuklarınıza öyle davranın. Saygılı davranılan, iyilik ve özel yaşam haklarına saygı gösterilen çocukların, diğer kişilere, hatta ara sıra kardeşlerine de benzer şekilde davranma olasılığı daha yüksektir. Öte yandan sık sık zıddına gidilen ve eleştirilen çocuğun, kardeşlerine karşı aynı eleştirel ve zıtlaşıcı tutumu sergilemesi beklenebilir. Dayak yiyen çocukların, kardeşlerine düzenli olarak

Çok sevseniz de, kardeş veya anne-baba gibi daima bir arada olduğunuz bir insan ile geçinmenin güç olduğunu ebeveynler olarak kabullenin. Zaman zaman kardeşi ile fikir ayrılıklarına düşmesinin, ona kızmasının hatta, bazen onu sevmediğini düşünecek kadar sinirlenmesinin kabul edilebilir durumlar olduğu konusunda güvence verin. Bütün şikayet ve duygularını objektif ve sevecen bir kulakla dinleyin. Olumsuz duygular bildiren sözel ve sanatsal ifadeleri baskılamayın. Yargılamadan dinlerseniz, çocuğunuz yalnızca kötü duygularından değil, aynı zamanda kardeşine kızmasına göstereceğiniz tepkinin korkusundan da kurtulur.

Büyük çocuğun kardeşi ile olan ilişkilerinde erişkin gibi davranmasını beklemenin haksızlık olduğunu kabul edin ve büyük olmanın ona birçok sorumluluğun yanı sıra yarar da getirdiğinden emin olun. Küçük çocuğa becerilerini geliştirme ve duygularını sözcüklerle ifade etme konusnda yardımcı olun. Büyük bir insan gibi davranırsa daha iyi sonuç alabileceğini gösterin.
 

Devam Edecek…


13 Ocak 2012 Cuma

Kardeşler Arası İlişkiler/ Yeni Bebek Geliyor!

Kardeşlik bağı, bir sevgi kaynağı gibi düşünülse de, kardeşler arasında problemler söz konusu olabilir. Kardeş ilişkisinin mekanizmasında iki faktör rol oynar:

Annenin ve babanın tutumu,
Çocuğun sosyal yeri ve özellikleri (sıra, yaş, cinsiyet gibi).
 
YENİ BEBEK GELİYOR!
Ona kardeşi olacağı ne zaman söylenmeli?
 
Çocuğunuz okul çağında ise hemen haberdar olmasında bir mahsur yoktur. Ama okul öncesi çağda ise aşağıdaki uygulamalara gidilebilir.  

9 ay çocuk için uzun bir süredir. Ona hamileliğin ilk aylarından doğacak bebekten bahsederseniz hemen görmek isteyecektir. Bu yüzden ilk 3-4 ay geçtikten sonra söylenmelidir. Söylemeden hamileliğin sorunsuz olduğundan emin olunmalıdır. Yoksa olumsuz bir durumda çocuğun bu şoku atlatması daha zor olacaktır.

Eğer siz söylemeden komşu, akrabaların yardımıyla çocuk öğrenmişse ya da kendi fark etmişse artık gizlemenin hiçbir anlamı yoktur.

Ne zaman doğacağını sorduğunda aylardan bahsetmek yerine kar yağdığında ya da ağaçlar çiçek açtığında gibi ifadelerle anlatmayı deneyin. Çünkü okul öncesi çocuklarında henüz zaman kavramı gelişmemiştir.

Hamilelik sürecinde; çocuğun yanında sürekli ne kadar yorgun olduğunuzdan bahsetmeyin. Ufak haylazlıklarıJ karşısında durumunuzdan bahsederek çocukta suçluluk duygusu oluşturmayın.

Dinlenmeye ihtiyacınız olduğunda açıklama yaparak babasının yanına gönderin.

Kardeşine duyduğu merakını gidermek için ekografiye götürmeyin. Bu çocuk için ürkütücü bir deneyim olacaktır. Bırakın hayal etsin.

İlk kıskançlık!!!
İlk kıskançlık, ikinci bir çocuğun dünyaya teşrif edeceğinin anlaşılmasıyla başlar. Başlangıçta ilginç görünen durum annenin son aylarında ağırlaşması ile isteksiz ve yorgun görünmesi ve çocuğu kucağına alamayışıyla kaygılandırıcı hale gelir.

Çocuk bu durumdan tedirgin olur ve sevilmediği hissine kapılır. Bunu sınamak için bir dizi harekete girişir: Annenin çevresinde dolaşır, huysuzlaşır, ağlar, olmadık isteklerde bulunur, annenin sabrını ölçer. Anne sabırsızlandıkça onun kaygısı daha da artar.

Asıl gümbürtü eve kucakta bir yabancıyla gelinmesi ve herkesin O küçük yaratığın etrafında pervane olmasıyla kopar. Çocuk kız ise yeni doğan bebeğin de kız olması durumunda “Ben varken ona ne gerek vardı? Demek ki beni istemiyorlar” diye düşünürken, bebek erkekse onun farklı olduğundan dolayı  daha çok sevildiğini düşünmeye başlar.

Sonu gelmeyen komşu, akraba tebrikleri, gelen onlarca hediyeye, eskiden herkes onunla ilgilenirken şimdi pabucunun dama atılması da eklenince bebeğe karşı bir kızgınlık ve kıskançlık hissi geliştirir.

Evet, artık o sevilmediğine karar vermiştir, çünkü artık yerini yeni gelen bebek almıştır. O artık büyük çocukturJ Birden ağabey/abla olmuştur.

Büyük Çocuk (Yani beeeennn!!)

İlk çocuklar ebeveynlerin ilk deneyimleridir. Üstlerine düşülmüş, en çok özen gösterilmiş çocuklar olurlar; bundan dolayı da genelde ilk çocuktan çok şey beklenir. Anne baba çocuk yetiştirmeyi ilk çocukla öğrendiklerinden, deneyimsizliklerinden kaynaklanan birçok hatayı da ilk çocuk üstünde yaparlar. Doğduğunda ailenin bütün ilgisini ve sevgisini alan ve en çok yatırım yapılan çocuk oldukları için üstlerinde sürekli doğru çocuk olma baskısı vardır. Kardeşleri olduğunda ise kardeşlerine örnek olması  beklenir. Ailelerin en çok sorumluluk yükledikleri çocuklar olduğu için dünyaya daha ciddi bir gözle bakarlar. İlk çocuklarda ortak bulunan özellikler:

·         entellektüeldirler,

·         kendilerine güvenirler,

  • lider ruhludurlar,

·         sorumluluk sahibidirler,

·         mükemmelliyetçi,

·         düzenli,

·         detaycı,


Ortanca Çocuk;

Ortanca çocuk  genelde kendinin en az sevildiğini hisseden çocuk olarak bilinir. Kendini büyük kardeşi kadar önemli hissedemez ve küçük kardeşi kadar da sevildiğini bilemez; kendini  kanıtlama  çabası içine girebilir.

Eğer büyük kardeşi ile yarışacak kadar güçlü ise böyle bir yarışa girebilir ya da arkadaşları ile sürekli rekabet halinde olabilir. Ortanca çocuk, ilk çocukla aynı cinsiyette ise kendine bir yer edinme mücadelesi daha fazla olacaktır.

Ana-babanın  birinci çocuklarına oranla daha tecrübeli oluşu ortanca çocuk için bir avantajdır. Kendisine ilk çocuktan daha ılımlı yaklaşıldığı için otorite ile bir problemi yoktur. İki kardeşin arasını idare eden arabulucu tiplerdir; insanlarla iletişimleri iyidir. Ortanca çocuklarda ortak görülen özellikler;

·         Esnek,

·         Politik,

·         Arabulucu,

·         Cömert,

·         Sosyal,

·         Rakebetten hoşlanma. 

Küçük Çocuk

Küçük çocuk ailenin en küçüğü olduğu için ailenin gözünde hep çocuk kalır. En çok şımartılan ve ilgi gösterilen küçük kardeş benmerkezci olma ve kendini diğer kardeşlerinin yanında yetersiz hissetme eğilimindedir. Diğer kardeşlerle olan ilişkilerinden dolayı küçük kardeş daha sosyaldir. Kardeşlerinin kolaylıkla yapabildiği şeyleri  yapamaması  kendisini kardeşlerine göre zihinsel ve fiziksel olarak başarısız hisssetmesine yol açabilir. Bu duygular onu saldırgan veya kırgın yapabilir. Ebeveynler küçük çocuğa yapamayacağı sorumluluklar vermemeli ve onu büyük kardeşleri ile karşılaştırmamalıdır. Ayrıca küçük kardeşlerin bazı işleri yapmalarının sebebinin yaşından kaynaklandığını ona açıklamalıdırlar. Küçük kardeşlerde bulunan bazı ortak özellikler:

·         Riski göze alır,

·         Sosyal faaliyetlerde sıkça bulunur,

·         Yaratıcıdır,

·         Fikir üretir,

·         Esprilidir.


Peki Kim Kimi Neden Kıskanır?

Sevilen birinin başkası ile paylaşılmasına katlanamamaktır. kıskançlığın içgüdüsel yani doğuştan getirdiğimiz genlerimize şifrelenmiş olduğu ileri sürülmektedir. Yaşamın her döneminde görülebilir ancak çocuklukta biraz daha yoğun yaşanabilir. Bu duyguyla ilk tanışma iki yaş civarındadır. Doğal, evrensel ve insanı oldukça mutsuz eden bir duygudur. Önemli olan ne boyutta yaşandığıdır. Çocuk, herkesin kendisinden daha iyi olduğunu ve kendisinin herkesten daha az sevildiğini düşünmeye başlar. Özellikle küçük çocuklarda yeni doğan kardeşi kıskanma kimi zaman yaşamı etkileyecek ve davranış bozukluğuna neden olacak derecede yoğun yaşanabilen bir duygu olabilmekte ve yardım gerektiren bir hal alabilmektedir.  

Nedenleri:
Doğal bir duygu olan kıskançlık sevilen kişinin bir başkasıyla paylaşılamamasından ve temelde güvensizlikten kaynaklanır. O ana kadar kendine yöneltilen ilgi ve dikkatin kardeşine yöneltilmesinden doğan rahatsızlık en temel nedendir. Kardeşin doğmasıyla birlikte ona ayrılan zamanın azalması çocukta, bebeğe karşı gibi görünen ama aslında ana babaya karşı olan kızgınlık, kırgınlık gibi duyguların gelişmesine neden olabilir. Çocuk kendini terk edilmiş, güvensiz ve desteksiz hissetmeye başlar.

Kardeşler arası kıskançlığın derecesi, yeni bir çocuğun doğumuyla anne babanın tutumunda olan değişikliklere, büyük çocukla ebeveyn arasında yerleşmiş olan ilişkiye ve çocuğun bebeğe olumsuz bir etkide bulunmasına göz yumma hoşgörüsüne bağlıdır.

Kıskançlık derecesinde rol oynayan bir başka etken de kardeşler arasındaki yaş farkıdır. Yaş farkı az olan kardeşlerde kıskançlığın görülme sıklığı, yaş farkı fazla olanlara oranla biraz daha yüksektir.

Dışarıdan insanlarla akrabalarda bazı olumsuz düşüncelerin doğmasına neden olabilirler. Kendisinden büyük bir kız kardeşi olan çocuğa saçlarının neden ablası gibi kıvırcık olmadığını sormak, ablaya da kardeşinin boyunun onu yakaladığını ve yakında onu geçebileceğini söylemek (sanki bunlar kötü bir şeymiş gibi) hem gereksiz hem de olumsuz etkileri olan yaklaşımlardır. Çocukların birbirleriyle rekabete girmelerini, kızgınlık duymalarını sağlayabilir.
 
Cinsiyete göre de bazı farklılıklar yaşanabilir; çocuk kız ve doğan kardeş erkek ise, ana-babanın kendi cinsiyetinden hoşnut olmadığını düşünebilir. Ailelerin cinsiyete ilişkin tercihi varsa ve bunu yansıtıyorlarsa, cinsiyete göre kıskançlık yaşanması kaçınılmaz hale gelir.
 
Bazı çocuklar mizaçlarından dolayı daha kıskançtır.

BELİRTİLER:
Kardeş kıskançlığı, kendine acıma, üzüntü, küçük düşme korkusu, can sıkıntısı, öfke, nefret ve intikam alma düşüncelerinin yanı sıra sevgi, koruma ve yakınlık hissetme isteği gibi karışık duyguların bir bileşiminden oluşmaktadır. Bu duygulardan en etkili olanları öfke, kendine acıma ve üzüntü duygularıdır.

Çocuk o güne kadar evde kendisi ilgi ve sevgi odağıyken birden ikinci plana itilmiş gibidir. Artık anne babasının ve diğer yakınlarının sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak durumundadır. Sevilmediği düşüncesiyle anneden tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek yememeye ve zayıflamaya başlayabilir.

Kabus gördüklerini, çişlerinin geldiğini bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar. Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla önceki gelişim evresine gerileme görülebilir.

Hem gün içinde hem de geceleri aşırı sinirli olurlar. Huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine ya da eşyalara yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler.

Evden ayrılmayı reddetmeyle birlikte (Örn: okula gitmek istememe) baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler, (emin olmak için fiziki muayene yaptırılmalıdır) huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri sık sık gözlenebilir.

Yeni bir kardeşin doğumu çocukta ilgi ve koruyuculuk, sıkıntı ve kıskançlık gibi çelişkili duygular yaşanmasına neden olur. Artık eskisi kadar sevilmeyeceği korkusu daha anne hamileyken başlayabilir. Son aylarda annenin yorgun, isteksiz ve yeni gelecek kardeşin hazırlıkları ile uğraşıyor olması çocuğun huysuzlaşıp, anneden ayrılmak istememesine neden olabilir.

Bazı çocuklar kıskançlık duygularını açıkça ortaya koyarak kardeşine vurma, onun oyuncağını kırma, "ondan nefret ediyorum" deme gibi davranışlar gösterirken bazıları da bu duygularını bastırır ve aşırı sevgi gösterir, bu davranışın altında çoğu zaman ana-babanın sevgisini kaybetme, tepki görme korkusu yatar.

Anne babaya sık sık onu sevip sevmediklerini sorma ve sevgilerinden bir türlü emin olamama yaşanabilir.

ÖNERİLER:
Kardeşi doğmadan önce ona anlayabileceği bir dilde aileye yeni bir üyenin geleceği, evdeki ortamın her zamankinden daha heyecanlı ve karışık olabileceği, örneğin eve sık sık misafirlerin gelip gideceği, annenin hem yorgun olacağı hem de bebekle daha çok vakit geçirmek zorunda kalacağı, çünkü küçük bir bebeğin gereksinimleri olduğu ama aynı şeylerin o doğduğunda da yaşandığı ve her şeyin zamanla tekrar düzene gireceği anlatılabilir. Böylece çocuk psikolojik olarak daha hazırlıklı olacaktır. Bunları anlatmak için son ana kadar beklenmemelidir.

Öncelikle rahatlayın, çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler. Büyük çocuğunuzun kardeşine nasıl tepki göstereceği konusunda endişeliyseniz çocuğunuzda gergin olacaktır.

Çocuğa somutlaştıramayacağı sözler söylemeyin. "Sakın endişelenme seni de bebek kadar seveceğiz" cümlesi iyi niyetli olsa da çocuğun anne babanın sevgisi için kardeşle yarışmasına yol açar.

Hamilelik döneminde babası ya da başka bir aile üyesi (anneanne, babaanne) büyük çocuğun bakımıyla ilgili yemek yedirme, banyo yaptırma, uyutma gibi işlere başlayabilir. Böylece anne hastanedeyken ya da bebekle meşgulken çocuk kendini ihmal edilmiş hissetmez ve yaşantısının değiştiği fikrine kapılmaz.

Anne baba aralarında işbölümü yaparak, anne yeni bebekle ilgilenirken babanın diğer çocukla ilgilenmesi çocukta kendisiyle de ilgilenildiğini hissetmesini sağlar.

Anne babanın çocuğa kardeşin doğdu ama senin dünyanda değişen bir şey yok, sana olan sevgimizde bir azalma yok mesajını sadece sözcüklerle değil davranışlarla da iletmelidirler. Bu da ancak çocuğa zaman ayırmaya devam ederek onunla konuşarak, onunla ortak faaliyetlere girerek ve ona sorumluluk vererek olur.

Kıskanan çocukla mümkün olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye çalışılmalı, daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarını gerçekleştirmesine olanak verilmelidir. Yeni gelen kardeşle birlikte önceden gerçekleşen oyun parkına gitme, akşam yemeğinden sonra hikaye okuma gibi etkinlikler birden bire son bulmamalıdır. Bu sayede çocuk statü kaybına uğramadığını farkederek özgüvenini yitirmeyecektir.

Yeni doğan bebeğe aşırı sevgi gösterisinde bulunmak yerine, var olan sevgiyi ilk andan itibaren paylaştırabilmeyi hedeflemek daha doğru olacaktır. Bebeğe sevgi gösterdikten hemen sonra panik içinde çocuğa da aynı şeyi yapmaya çalışmak doğallığın kaybolmasına ve çocuğun kendisinin zorla sevildiği gibi yanlış bir fikre kapılmasına neden olacaktır.

En iyi niyetli misafirler bile sadece bebekle ilgilenip büyük çocuğu unutma eğilimi içindedirler. Yakınların yalnızca bebekle ilgilenmemelerini, büyük çocuğa da alışık olduğu tarzda ilgi ve sevgi göstermelerini söylemek, "Kardeşin doğunca senin pabucun dama atıldı" gibi sözler söylememeleri konusunda uyarmak işe yarayacaktır.

Bebek için söylenen "Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum" gibi bir cümle çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun size olan güvenini zedeleyecektir.

Bebeğe sürekli "bebek" demek yerine doğrudan adını söylemeye başlamak bebeğin bir nesne değil de canlı bir varlık olduğunu anımsatacaktır. · Bebeğe "benim" değil "bizim" diye başlayarak hitap etmek ve "Sessiz ol, kardeşin uyuyor" gibi sözlerle çocuğun yaşantısını bebeğe göre ayarlamak kıskançlığı tırmandıracaktır.

Aşırı kaygı içeren tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak, yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır.

Kıskanmasın diye çocuğa aşırı hoşgörü göstermek durumu kötüleştirecektir. Örn: Önceden yalnız yatan çocuğun anne babasıyla yatmasına izin verilmemelidir. Çocuğa kıskanmasın diye gösterilen aşırı ilgi, bu seferde kardeşinin onu kıskanmasına neden olabilir.

Bebeğe zarar vermesine izin verilmeyeceği kesin bir dille anlatılmalıdır.

Çocuk kardeşinin canını yaktıysa, görünüşte çok kötü olan bu davranışın gerçekte bebeğe zarar vermek için değil, bir parça düşmanlık içeren bir incelemeden başka bir şey olmadığını bilin. Burada önemli olan aşırı tepki göstermemek, kibarca reaksiyon gösterip sinirlenmeden (yoksa sizi sinirlendirmek için bu davranışı tekrarlayabilir) uyarıda bulunmaktır. Çocuk mesajı alsa da almasa da iki kardeşi yalnız bırakmamak doğru olacaktır. (Beş yaşına gelene kadar çocuklar zarar verip vermediklerini kavrayamazlar.)

Bebekle ile ilgili işlerde çocuktan yardım istenebilir. Örneğin bebeğe isim seçme, biberonunun soğutulması, oyuncak ya da giysi seçimi, bebek odasının düzenlenmesi gibi konularda büyük çocuğun katılımı sağlanabilir.

Kardeşe yönelik olumsuz duyguları reddedip, önemsememek yerine, onları kabul edip, tanımaya çalışın; "Anne, hep bebekle ilgileniyorsun." "Hiç de değil, daha biraz önce sana kitap okumadım mı?" demek yerine "Bebeğe bu kadar zaman ayırmam pek hoşuna gitmiyor." diyerek "Hayır, hiç hoşuma gitmiyor." diyerek duygularını ifade etmesini sağlayabilirsiniz.

Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçının. Ancak çocuğunda bir zamanlar küçük bir bebek olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılabilir. Çocuğun küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken yaşanan anılardan ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi hissetmesi sağlanabilir.

Kardeşiyle ilgili karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler anlatmak, anne ya da babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk hislerini paylaşması, çocuğun duygularını anlaması ve ifade etmesinde fayda sağlayabilir.

Kardeşini sevmek zorunda olduğu söylenmemeli, "Sen artık ablasın" diyerek, yaşının üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu unutulmamalıdır.

Bebeğin gelişiyle birlikte 4-5 yaşlarındaki çocuğu ana okuluna göndermek doğru değildir. Bu durum kardeş kıskançlığını körüklediği gibi çocukta okul sendromunun gelişmesine ve çocuğun içine kapanık ya da saldırgan olmasına yol açabilir.

Sevginizin eşit olduğunu göstermeye çalışmak yerine; her çocuğa, birbirinden ayrı olarak, sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu göstermek daha doğru olacaktır.

Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçının. Ancak çocuğunda bir zamanlar küçük bir bebek olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılabilir. Çocuğun küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken yaşanan anılardan ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi hissetmesi sağlanabilir.

Kardeşiyle ilgili karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler anlatmak, anne ya da babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk hislerini paylaşması, çocuğun duygularını anlaması ve ifade etmesinde fayda sağlayabilir.

Kardeşini sevmek zorunda olduğu söylenmemeli, "Sen artık ablasın" diyerek, yaşının üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu unutulmamalıdır.

Bebeğin gelişiyle birlikte 4-5 yaşlarındaki çocuğu ana okuluna göndermek doğru değildir. Bu durum kardeş kıskançlığını körüklediği gibi çocukta okul sendromunun gelişmesine ve çocuğun içine kapanık ya da saldırgan olmasına yol açabilir.

Sevginizin eşit olduğunu göstermeye çalışmak yerine; her çocuğa, birbirinden ayrı olarak, sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu göstermek daha doğru olacaktır.

Eşit zaman ayırmaya çalışmak yerine, her çocuğa kendi gereksinimine göre zaman ayırmak gerekir. Bebeğin henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar küçük olduğunu dolayısıyla daha çok ilgiye ihtiyacı olduğunu belirtilmelidir .

Her şeyin eşit olmasına değil, adil olmasına çalışılmalıdır. Örneğin, üç kardeşten ortanca çocuğun "Ahmet'lere kardeşim gidiyor, ama ben gidemiyorum, bu adil değil" şeklinde gösterdiği tepkiye "Kız kardeşinle geçimsizliği sürdürdüğün ve ona vurduğun için Ahmet'lere sadece ağbin gidebilir" biçiminde bir yaklaşım uygun olabilir.

Kardeşinin giyebileceği, ona küçük gelen giysileri ve oynayabileceği oyuncakları beraber ayırmak işe yarayabilir, fakat vermek istemediği şeyler konusunda onu zorlanmamalıdır. Kendine ait sevdiği bir şeyin kardeşine verilmesi çocuğu üzebilir ve kıskançlığını arttırabilir.

Ailenin bütün olduğu duygusu herkes tarafından hissedilmelidir. Bunun için bütün ailenin birlikte yapabileceği, gezinti, piknik, alışveriş, film izleme gibi etkinliklere yer verilmelidir.

Anne-baba çocukla mümkün olduğu her fırsatta birebir iletişime geçerse, birlikte ortak faaliyetlerde bulunurlarsa, çocuğa kardeşiyle ilgili ve evle ilgili küçük sorumluluklar verilirse çocuk kendini hala güvende ve hala sevilen, önem verilen bir kişi olarak hissedecektir.

Kardeşler arasında kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak değil, yakınlaştıracak ortamlar yaratın.

Çocukların kavgalarında hakem rolünü almayın. Ana babalar çocukların tartışmalarına katıldıkları zaman çocukların her biri ana babasının diğerinin tarafını tuttuğunu düşünür. Bu da rekabetin yoğunlaşmasına yol açar. Büyük kardeş anababanın koruyucu desteğini sağlayabilen küçük kardeşten nefret eder. Anababa ne kadar yansız olmaya çalışsa da işe yaramaz bu nedenle kardeşler anlaşmazlıklarını kendileri çözmelidir. Fiziksel şiddetin olmadığı durumlarda ana babanın araya girmemesi sorunun çözümünü kolaylaştırır.

Dikkatinizi hemen, sorun çıkaran çocuğa yönetmek yerine, zarar gören çocukla ilgilenmek, kardeşi "mağdur, ezilen" olarak nitelendirmemek gerekir.

Kim başlattı sorusunu sormaktan kaçınılmalıdır. Çünkü olayı kimin başlattığını öğrenmeye çalışmak çocukların birbirini suçlamasına neden olur. Her bir çocuğun kavganın çıkmasında aynı derecede suçlu olmasından yola çıkarak sonuçlarına eşit şekilde katlanmaları sağlanmalıdır.

Çocukların kavga etmelerine mümkün olduğunca izin verilmemelidir. Çünkü çocuklar kavga ettikçe deneyim kazanırlar. Kavga ettiklerinde de seçenekler sunulabilir yada iyi geçinme kuralları koyulabilir. Böylece kavga ettikleri ve iyi geçindikleri zaman sonucun ne olacağını bilirler. (İyi geçinirseniz ev kuralları dahilinde istediğinizi yapabilirsiniz. Kavgayı kim başlatırsa başlatsın önemli değil. Ya iyi geçineceksiniz yada lunaparka gitmeyeceksiniz.) Kuralı bozanlara ders vermek amacıyla bir iş vermek hem onların yanlış yaptıkları bir olayı düzeltmelerini hem de olumlu bir davranışta bulunmalarını sağlayabilir.

Kardeş çatışmasına engel olmanın tek yolu tek çocuk sahibi olmaktır. Çünkü iki yada daha çok çocuğun aynı ortamı paylaşması kaçınılmaz olarak çatışma yaratır. Kardeş kavgasına neden olan zaman ve ilgi konusu ortadan kaldırılamayacağına göre çocuklara kavga etmeyin demek çok etkili değildir. Bunun yerine çocuklar iyi geçinme konusunda yüreklendirilmelidir. Ne kadar iyi anlaşıyorsunuz gibi cümleler çocuğu yüreklendirir ve sizin övgünüzün hakkını vermeye yönlendirir. Ayrıca çocuğun daha çok küçükken paylaşmayı öğrenmeye başlaması kardeşi olduğunda çok fazla bocalamasını engelleyecek, paylaşamamaktan doğan çatışmaları azaltacaktır.

Kardeşler arasındaki kıskançlık ve geçimsizlik ne kadar yoğun olursa olsun birbirlerinden ayrı kaldıklarında çok özlerler. Bu durum, ilişkilerinin bazen çok bozuk olduğunu düşünseniz de aslında birbirlerini çok sevdiklerini açıklar.

PANİK YOKJ
Çocuğa baskı yapılmadan, kınanmadan hislerini yansıtmasına izin verilmelidir. Kardeşini sevmek zorunda olduğu söylendikçe ters etki yapacaktır. Bu yüzden bırakın sevmesin, bunu da dışarıya yansıtsın. Anlayışla karşılamak, ama asla bebeğe zarar veremeyeceğini kesin bir dille belirtmek ve ikisini de çok sevdiğinizin altını çizmektir.

Aileler aslında çoğu durumda farkına varmadan da olsa kıskançlığı körüklerler. Bunun önüne geçebilmek için;

Çocuğun yanında bebeği gösterişli sevmekten kaçının.

Anne, bebekle ilgilenirken baba da çocukla vakit geçirebilir. Ayrıca, anne bebeği uyuttuktan sonra çocuğuna biraz zaman ayırabilir.

Kardeşler arası ilişkilerin düzenlenmesi ve çatışmaların kontrol altına alınması, çocuk eğitiminde aileleri son derece zorlayan bir konudur. Bu önemli konu üzerinde hassasiyetle durulmaz ve çözüme kavuşturulmazsa, çocuklarda ruhî sıkıntılar doğabildiği  gibi, ömür boyu yaşanacak izler de kalabilir.

Kardeşler arası ilişkiler dendiğinde, doğal olarak akla ilk gelen konu kardeş kıskançlığıdır. Kıskançlık duygusu, kişinin büyümesiyle ters orantılı olarak küçülüp yok olmaz. Aksine haset ve çekememezlik olarak, yani biraz daha genişleyerek ve toplumsal hayatı etkileyerek varlığını sürdürür. Çevremizde gördüğümüz yaşını-başını almış, ancak hâlâ yakınlarıyla küs ve kırgın olan insanlar genellikle bu tip insanlardır. Bu insanlardaki kıskançlığın önüne erken yaşlarda geçilmediği için, büyüyüp şekil değiştirerek topluma zararlı bir hale gelmiştir.

Hiç şüphesiz insan fıtratında iyi ve kötü vasıfların özleri birlikte yer alır. Yani kıskançlık da insan tabiatında var olan doğal bir duygudur. Çocuk terbiyesinin temel işlevi ise, bu olumsuz unsurun gelişerek çocuğa ve çevreye zarar vermesini önlemektir. Bunun yolu da, çocuğa öz disiplin kazandırıp bu eğilimlerini zararsız alanlara yönlendirmektir.

Kıskançlık duygularını kontrol altına alamamış  kişilerin, toplumsal hayatta çevreleri için büyük bir problem oluşturduğunu görebiliriz. Sevgi ve paylaşımda bencil, doyumsuz olan kıskanç insanlar çevrelerine de rahatsızlık verirler. Oysa bu duygular, çocukluğun erken yıllarında iyi yönlendirilmiş ve kıskançlıkları körüklenmemiş olsaydı, bugün mutlu olan ve mutlu edebilen sağlıklı bireyler olabilirlerdi.

Birden fazla çocuğun bulunduğu aile ortamında kardeşler arasında nerede başlayıp nerede bittiği, suçlunun kim, haklının kim olduğu pek anlaşılamayan, bir çok tartışma ve çatışma cereyan eder. Bu çatışmalarda barışı sağlama görevi daha çok annelere düşer. Ancak tarafları memnun etmek hemen hemen imkansızdır. Sonuçta anneler de üçüncü bir taraf olarak kendilerini çatışmanın içinde buluverirler. Üstelik taraf tutmak veya haksızlık yapmak gibi ithamlarla da karşılaşır anne. Anne-babalar, hakkaniyet çerçevesinde muamele etmeye özen gösterseler bile, çocukta kıskanma ve kıskandırma eğilimi var ise, mutlaka sorun çıkaracak bir bahane bulunabiliyor.

Mesela, iki çocuğunuz var ve gezerken ikisine de birer dondurma alıyorsunuz. Birisi efendice doğru-düzgün yiyor. Diğeri ise yiyormuş gibi görünerek bir el çabukluğu ile dondurmasını saklıyor. Kardeşinin dondurması bittiğinde kendi dondurmasını eline alıyor, onun karşısına geçerek ballandıra ballandıra yiyor. İşte böyle sık rastlanan olaylarda kardeşlerin farklı tutumlarda olduklarını görürüz.     


Devam edecek...