İki insan birbirini sevdiğinde
evliliklerinde problemler olacağı gerçeğini bilmek ya da kabul etmek istemeyebilir.
Bu durum gözlerinin aşktan kör olması ile açıklamaktadır (O’ Leary ve Smith,
1991). Aşk hikâyeleri sanat ve edebiyatın ana konusu olsa da, son yıllarda
aşkın doğası değişerek, daha çok karşılıklı doyumun önem kazandığı
gözlenmektedir. Evlilikte de aşkın rolü yadsınamaz ancak mutlu ve doyumlu
ilişkilerin kaynağının ise evlilik uyumu olduğu düşünülmektedir (Polat, 2006).
Evlilik
kararı alan bireylerin, kendilerine benzeyen eşler seçmeye eğilimli oldukları
bilinmektedir. Seçimler her ne kadar bu yönde olsa da evlilik sürecinde duygusal
süreklilik ve açık görüşlülük gibi özelliklerin beklenenin altında olduğu
durumlar yaşanabilmekte bu da çiftlerin hem evliliklerinde hem de cinsellik birlikteliklerinde
doyumsuzluk yaşamalarına sebep olmaktadır (Buss, 1992 ve Shackelford, 2004). Depresyon
(Sweatmen, 1999) ve umutsuzluk (Shek ve Chan 1999; akt. Fidanoğlu, 2006, Nathawat,
Mahtur ve Asha, 1993) düzeyleri de evlilik doyumunun düşmesine neden
olabilmektedir. Evlilik doyumunu yordayan faktörlerin en önemlisi evlilik
problemlerinin çözümüdür. Elbette çatışmasız bir evlilik düşünülemez. Ancak sık
yaşanan ve çözüme ulaşmayan çatışmalar çiftlerin, evlilik doyumlarını azaltabilir
(Chiu,1998).
Evlilik
ve aileyi ilgilendiren konularda fikir birliğinde olan ve sorunlarını çözebilen
çiftlerin evliliği uyumlu bir evlilik olarak tanımlanır. Dolayısıyla; çatışmaların
olumlu sonuçlanması, evlilikte uyum ile mümkündür (Erbek ve arkadaşları, 2005).
Eşler arasındaki pozitif iletişimin kadınların evlilik doyumlarını arttırdığı
bilinmektedir (Fincham,1999).
Evlilik
uyumunu etkileyen faktörlerin başında kadının ve erkeğin duygusal olgunluk seviyesi
gelmektedir. Erkeğin duygusal olgunluk seviyesinin de kadının evlilik doyumunu
olumlu yönde etkilediğini saptamıştır (Cole ve arkadaşları, 1980). Girişken
kişiliğin ise yalnızca erkeklerde evlilik doyumunu artırdığını belirtilmektedir
(Reath ve arkadaşları, 1980). Yine kendilerini dışa vurma seviyeleri eşit olan
çiftlerin evlilik doyumları yüksektir (Davidson ve arkadaşları, 1983). Ayrıca
geleneksel cinsiyet rollerini kabul eden erkeklerin yıllar içinde evlilik doyumlarının
düştüğü de belirtilmektedir. Bunun nedeni geleneksel cinsiyet rolleri erkeklerin
duygularını ifade edememeleriyle alakalı olup, depresyona neden olabilmektedir
ve sonuç olarak evlilik doyumunu düşürebilmektedir (Faulkner, ve arkadaşları, 2005).
Evliliğin
temeline baktığımızda, çiftleri bir arada tutan faktörlerin evlilik uyumunu da
sağlayan faktörler olduğunu görürüz. Bu faktörler (Robinson ve Blanton, 1993); mahremiyet,
bağlılık, uygunluk, iletişim ve dini yönelimdir. Mahremiyet eşlerin duygusal,
fiziksel ve ruhsal olarak birbirlerine yakınlıkları olarak tanımlanabilir. Bu
yakınlık ilgileri, aktiviteleri, düşünceleri, duyguları, acıları ve sevinçleri
paylaşmak olarak nitelendirilebilir. Bu paylaşım alanlarındaki eşitsizlik
durumunda evliliklerde sorunlar ortaya çıkabilir. Mahremiyet evliliklerinin
temelini oluşturmakta ve mahremiyette algılanan eşitsizlik, kadınların
kendilerine güvenlerine zarar vermekte ve eşleriyle ilgilenme düzeylerini azaltmaktadır.
Bu durumun çatışmalara yol açacağı ve evlilik uyumunu azaltacağı düşünülebilir.
Bağlılık, uzun süreli evliliklerin ön koşuludur.
Birçok çift için bu durum boşanma sebebidir. Uygunluk, tüm çiftlerde ve çeşitli
alanlarda görülen ortak özelliklerdir. İletişim ise, bir evliliğin temelini
teşkil eder.
Kültürümüzde;
erkeklerin kadınlara oranla evliliklerinden daha fazla doyum aldıkları; eşlerin
eğitim düzeylerindeki denkliğin evlilik uyumunu olumlu yönde etkilediği (Fışıloğlu,
1992); yaş, cinsiyet, çocuk sayısının ise evlilikten doyum almada etkili
olmadığı (Hamamcı, 2005) saptanmıştır.
Aile
yaşam döngüsü modeli, aileyi bir organizma gibi görmektedir. Aile de tıpkı
kişilerin geçirdiği gelişim aşamaları gibi belli aşamalardan geçmektedir ve
ailenin gelişimsel aşamaları ile işlevleri arasında bir ilişki olduğu
düşünülmektedir. Aile bireyleri farklı aşamalarda, farklı rol ve görevlere
sahip oldukları için, o aşamaya özgü sorunlar ile karşılaşabilirler (Becvar ve
Becvar, 1999). Aile içinde yaşanan huzursuzluk ve gerginlik başta çocuklar
olmak üzere, aile fertlerini olumsuz etkilemektedir.
Evli
bireylerin çocuk sahibi olma konusundaki kararları, çocuğun ne zaman doğduğu,
eşlerin bu durumdan nasıl etkilendiği birçok araştırmaya konu olmuştur. Çocuklar, küçük yaştayken, evlilikte
istikrarı artırırken diğer yandan da evlilikte kaliteyi düşürmek gibi çelişkili
bir etkiye sahiptirler (Belsky 1990; Waite ve Lillard, 1991; Cowan, 1984; Johnston,
2006; Levy-Shiff, Goldshmidt ve Har-Even, 1991). Evlilik kalitesindeki düşüşler
ve artışları; depresyon semptomları, çocuğun cinsiyeti ve hamileliğin
planlanmış olup olmadığıyla ilişkili olduğu belirtmektedirler (Bradbury ve
Fincham, 1990).
Ebeveynliğe
geçiş sürecindeki çiftlerin %40 ila %70nin evlilik kalitelerinde düşüş yaşadığı,
evlilik sorunlarının arttığı, erkeklerin geri ekilme eğilimine girdiği, evlilikte
konuşma ve cinselliğin azaldığı ancak bebek ile olan eğlence ve zevkte artış
görüldüğü belirtilmektedir (Gottman ve Notarius, 2002).
Evlilik
uyumunun çocuk sayısına bağlı olarak değişmediği ve evlilikteki çatışmaların,
çiftlerin çocuklarını etkilediği; depresyonu, geri çekilmeyi, yetersiz sosyal
becerileri, kötü sağlık sonuçlarını, düşük akademik başarıyı ve davranış
problemlerini kapsadığı bildirilmektedir (Erdoğan, 2007; Hoffman ve Levant,
1985; Fışıloğlu, 1992; Turarel-Kışlak ve Çabukça, 2002; Emery ve O'Leary 1982;
Forehand, Brody, Long ve ark., 1986; Goldberg ve Easterbrooks 1984; Gottman ve
Katz, 1989; Hetherington, Cox ve Cox, 1978; Katz ve Gottman, 1991; 1993 ve
1995; Peterson ve Zill, 1986; Cummings, Zahn-Waxler ve Radke-Yarrow, 1984;
El-Sheikh, 1994).
Çatışmaların çok sık olduğu evlerde büyüyen çocuklar risk
grubundadır. Anne baba arasında algılanan çatışma sadece
ebeveynlerden biriyle olan ilişkiyi değil, hem anne-çocuk hem de baba-çocuk
arasındaki ilişkileri bozmaktadır. Evlilik çatışması yoğunlaştığında, annelerin
daha müdahaleci ve eleştirel (Katz ve Gottman, 1996), babaların daha az
girişken ve daha fazla içe kapanık (Howes ve Markman, 1989) davranışlar
sergiledikleri gözlenmektedir. Peki çocuklar? Çocuklar ilk olarak çatışmaya
kulak vermekte, daha sonra “tehdit” ve “kendisiyle ilgili” olan bilgileri almaktadırlar,
bunun sonucunda sıkıntı ve korku hissederler. Bu manzara ile karşılaşan
çocuklar kendilerine şu soruları sorarlar: “ne oluyor”, niçin oluyor” ve “ben
ne yapabilirim”.
Ailelerinde çatışma algılayan çocuklar kısa dönemli tepkiler
(stres tepkileri; ağlama, donup kalma, sıkıntılı yüz ifadesi vb. Duygusal
tepkiler; üzüntü, korku, kızgınlık) ve uzun dönemli tepkiler (içselleştirilmiş
davranışlar; içe kapanma, depresyon, endişe vb. Dışsallaştırılmış davranışlar;
saldırgan davranışlar, antisosyal davranış, sosyal
ilişki sorunları, dikkat sorunları, okul başarısında düşme, arkadaş ilişkisi
problemleri vb.) verebilmektedirler. Bu tepkiler birer başa çıkma davranışıdır.
Çatışmaların nadiren yaşandığı evlerde büyüyen çocuklar en ufak tartışmada daha
hassas davranabilirler ve daha fazla etkilenirler (Davies ve Cummings,
1994; Long ve ark., 1988; El-Sheikh, Cummings ve Goetsch 1989). 18-22 yaşlarındaki
gençlerin ebeveynleri arasındaki algıladıkları çatışma arttıkça evliliğe karşı olumsuz
tutumlarının arttığı (Jennings ve ark. 1992), üniversite öğrencilerinde ise algılanan
ebeveynler arası çatışma arttıkça romantik ilişkilerdeki yakınlığın azaldığını
gözleniştir (Ensign, Scherman ve Clark, 1998). Erkek çocukların stresli
durumlarda saldırganlığı kullandıkları, kızların ise genellikle saldırgan
davranışlarını gizledikleri ve bu nedenle stres düzeylerinin daha fazla olduğu belirtilmektedir
(Johnson ve O’Leary, 1987; Cummings, Lonitti ve Zahn-Wawier, 1985). Saldırganlık
ve uyum problemleri erkek çocuklarında, çekingenlik ve kaygı ise kız
çocuklarında daha çok görülmektedir (Block, Block ve Gjerde, 1986; Cohn, 1991),
Kızların problemleri daha çok içselleştirdiği ve kendilerini suçlu
hissettikleri belirtilmiştir (Yılmaz, 2001). Yine bu çocuklarda düşük akademik başarı
(Long, Slater, Forehand ve Fauber, 1988; Lopez, Campbell ve Watkins, 1989), düşük
benlik saygısı (Amato, 1986; Pawlak ve Klein, 1997), sosyal beceri eksikliği
(Anupama, 2001; Rossman ve Rosenberg 1992), zayıf arkadaşlık ilişkileri
(Kitzman ve Cohen, 2003; Wierson, Forehand ve McCombs, 1988), içeyönelim ve
dışayönelim problemleri (Peterson ve Zili, 1986; Johnston, Gonzalez ve Campell,
1987) saptanmıştır. Psikosomatik hastalık belirtileri olan çocukların
ailelerinde evlilik çatışmalarının sık görüldüğü de bilinmektedir (Demir ve
arkadaşları, 2011).
Çocuklar eğer anne babalarının bu çatışmayı çözmekte yetersiz
olacaklarını düşünürlerse çatışmaya katılırlar (doğrudan araya girmek ya da
kavgayı engellemek için dikkati kendi üzerlerine çekmek vb.) ve bu yolla “kavga
edeceğinize benimle uğraşın” mesajını verirler. Bu durumu keşfeden çocuk her
zaman bunu kullanmaya çalışacaktır. Şiddet, küskünlük ve kapalı kapılar
arkasındaki çözümler çocuğa kendi sosyal ilişkilerinde de kullanabileceği uygunsuz
bir model oluşturur. Çocuk ebeveynlerinin birbirlerini sevmediklerini düşünür,
mağdur olan tarafa aşırı eğilim duyabilir ya da bir tarafı suçlayabilir. Daha
da kötüsü olanların sebebini kendi davranışlarına mal edebilir. Bu yüzden çocuklara çatışmanın hem sebebinin
hem de nasıl çözüldüğünün anlatılması gerekmektedir. Ebeveynlerin çocuklarına
açıklama yapmaktan kaçındıkları durumlarda çocuklar hayal güçlerini kullanarak
olanları senaryolaştırırlar. Bunun için;
tartışma sonrası uzlaşmak, yaşananları çocuğa olduğu gibi aktarmak,
başkalarının yanında bu olaylar hakkında fısıltılarla konuşmamak, çocuk çatışmaya
şahit olduğunda çözüme de şahit olmasını sağlamak, çatışmanın çözümünün imkânsızlaştığı
durumlarda boşanmadan kaçınmamak gerekir. Eğer çatışma, olumsuz
olarak değerlendirilmez veya önemi göz önüne alınmazsa, dikkat, çatışmadan bir
yöne kayabilir ve çocuğun etkilenmesini engelleyebilir. Eğer çatışma, olumsuz,
önemli veya kendisiyle ilgili olarak algılanırsa, ikincil sürece geçiş olur. Bu
süreçte çocuk, çatışmayı anlamak ve onunla başa çıkmak için bir çaba
içerisindedir. Çatışmaya dair birçok yönü düşünür. Bu süreçte çocuklar;
çatışmanın oluşma nedenini, kimin sorumlu olduğunu anlamaya çalışırlar.
Evlilik
ilişkisinde anlaşmazlık yaşanması doğaldır ancak dikkat edilmesi gereken nokta,
bu durumun yaşanma sıklığı ve fiziksel şiddet içerip içermediğidir. Çocuklar,
anne-babaları tarafından her şart ve koşulda sevileceklerini bilmek
ihtiyacındadırlar. Bu nedenle anne-baba çocuğa güven vermelidir. Unutulmaması
gereken çocuklar ebeveynlerinin söylediklerinden çok davranışlarından
etkilenirler. İleride çocuğunuzu üzen en büyük acı onun için eşinize katlanmak
zorunda kaldığınızı duymak olacaktır.
KAYNAKLAR:
Becvar, D.S.
& Becvar, R.J. (1999). Systems theory
and family therapy. New York: University Press of America Inc.
Belsky, J.
(1990). The effects of children on
marriage, the psychology contributions. New York: Guilford Press.
Belsky, J.
(1990). Children and marriage. In F. D. Fincham & T. N. Bradbury (Eds.), The psychology of marriage (pp.
172–200). New York: Guilford Press.
Belsky, J., &
Hsieh, K.H. (1998). Patterns of marital change during the early childhood
years: Parent personality, coparenting, and division-of-labor correlates. Journal
of Family Psychology, 12, 511–528.
Belsky, J., &
Rovine, M. (1990). Patterns of marital change across the transition to
parenthood: Pregnancy to three years post-partum. Journal of Marriage and
the Family, 55, 5–20.
Block, J.H.; Block J. & Gjerde, P.J. (1986). The personality of
children prior to divorce. Child Development, 57, 827-840.
Bradbury, N.;
Fincham &Frank D. (1990). Attributions in marriage: review and critique. Psychological
Bulletin, 107(1), 3-33.
Buss, D. M.; Larsen, R. J.; Westen, D., & Semmelroth, J. (1992). Sex
differences in jealousy: evolution,
physiology, and psychology. Psychological
Science, 3/ 4, 251-255.
Cohn, L.D. (1991). Sex differences in the course of personality
development: A meta analysis. Psychological Bu İletin, 109, 252-266.
Cole, C. L.; Cole, A. L. & Dean, D. G. (1980). Emotional maturity
and marital adjustment: A decade replication. Journal of Marriage & Family, 42/3, 533-539.
Cummings, EM.; lonatti R. J. & Zahn-Waxler, C. (1985). Influence of
conflict betvveen adults on the emotions and aggression ofyoung children. Developmental
Psychology, 21, 495-507.
Cummings, E.M.; Vogel D.; Cummings J.S. & El-Sheikh, M. (1989).
Children's responses to different forms of expression of anger between adults. Child
Development, 60, 1392-1404.
Davidson, B.; Balswick, J. & Halverson, C. (1983). Affective
self-disclosure and arital adjustment: A test of equity theory. Journal of Marriage & Family, 45/1,
93-102.
Ensign, J.; Scherman, A.
& Clark, J. J. (1998). The relationship of family structure and conflict to
levels of intimacy and parental attachment on college students. Adolescence, 33/131, 575-582.
Erbek, E., Beştepe, E., Akar, H., Eradamlar, N. ve Alpkan, R. L. (2005).
Evlilik uyumu. Düşünen Adam, 18(1),
39-47.
Erdoğan, S. (2007). Evlilik uyumu ile psikiyatrik rahatsızlıklar,
bağlanma stilleri ve mizaç ve karakter özellikleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü.
Faulkner, R. A., Davey, M. & Davey, A. (2005). Gender-related
predictors of change in marital
satisfaction and marital conflict. The
American Journal of Family Therapy, 33(1), 61-83.
Fışıloğlu, H. (1992). Lisansüstü öğrencilerin evlilik uyumu. Türk Psikoloji Dergisi, 7(28), 16- 23.
Fidanoğlu, O. (2006). Evlilik uyumu mizah tarzı ve kaygı düzeyi
arasındaki ilişki. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Gottman, J.M. & Notarius, C.I., (2002). Marital research
in the 20th century and a research agenda for the 21st century, Family Process,
41(2), 159-197.
Hamamcı, Z. (2005).
Dysfunctional relationship beliefs in marital satisfaction and adjustment. Social
Behavior and Personality, 33(4),
313-328.
Johnston,
J. R. (2006). A child-centered approach to high conflict and domestic violence
families: Differential assessment and interventions. Journal of Family
Studies, 12, 15–36.
Kındap, Y. ve Sayıl,
M. (2008). Eşler arası çatışma, ebeveyn uygulamaları ve ergenin Sorun
davranışları arasındaki bağlantılar. Serbest Bildiri. 2. Psikoloji Lisasüstü
Öğrencileri Kongresi, Ilgaz, Türkiye.
Long, N., Slater E., Forehand R. & Fauber R. (1988). Continued high
or reduced interparental conflict following divorce: Relation to young
adolescent adjustment. Journal of Consulting and Clinical Psychology,
56, 467-469.
O’Leary, K. D. & Smith D. A. (1991). Marital Interactions. Annual Review of Psychology, 42, 191-
192.
Peterson, J. L. & Zili, N. (986). Marital disruption, parent-child
relationships and behavior problems in eh i İd ren. Journal of Marriage and
the Family, 48, 295-307.
Polat, D. (2006). Evli bireylerin evlilik uyumları, aldatma eğilimleri
ve çatışma eğilimleri arasındaki ilişkilerin bazı değişkenler açısından
incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Reath, R. A., Piercy, F., Hovestadt, A., & Oliver, M. (1980).
Assertion and marital adjustment. Family
Relations, 29(2), 249-253.
Robinson, L. C.,
& Blanton, P.
W. (1993). Marital
strengths in enduring
marriages. Family Relations, 42(1), 38-45.
Shackelford, T. K., Michalski, R. L., & Schmitt, D. P. (2004). Upset
in response to a child's partner's infidelities. European Journal of Social Psychology, 34(4), 489-497.
Shackelford, T. K., Voracek, M., Schmitt, D. P., Buss, D. M.,
Weekes-Shackelford, V. A., & Michalski, R. L. (2004). Romantic jealousy in
early adulthood and in later life. Human
Nature, 15(3), 283-300.
Shek, D. T. L., & Chan, L. K. (1999). Hong Kong Chinese
parents perceptions of the ideal child. The
Journal of Psychology, 133(3): 291-302.
Yılmaz, A. (2001). Eşler arasındaki uyum, anne-baba tutumu ve benlik
algısı arasındaki ilişkilerin gelişimsel olarak incelenmesi. Türk Psikoloji
Dergisi, 16(47),1-24.
Yeung, W. J.; Sandberg,
J. F., Davis-Kean, P. E. & Hofferth, S. L. (2001). Children_s time with
fathers in intact families. Journal of
Marriage and the Family, 63(1), 136–154.