2 Ekim 2013 Çarşamba

ÇOCUKLARDA DENTAL KAYGI


Diş doktoru, çocuğun küçük yaşlarından itibaren sıklıkla ziyaret etmesi gereken kişilerden biri olsa da onu hemen elinden tutup götürmek zor olabilir. Aslında gerçekçi bilgiler verildiğinde çocukların çoğu diş doktorundan çekinmez. Burada en önemli nokta, çocuğun daha önce duydukları -özellikle de anne babasından duyduklarıdır- anılardır! Konu ne olursa olsun bazen çocuğun bizi dinlemediğini, oyununa daldığını düşünür, onu yok sayar ve yaşadıklarımızı yanımızdaki ile paylaşırız. Bazen konu diş doktorundaki deneyimlerimiz bile olabilir. O an pek de tepki vermeyen çocuk aslında bu konuşulanları unutmaz kaydeder. Ya da annesinin/babasının “çok şeker yersen diş doktoru o dişlerini çekecek çok acıyacak yeme diyorum sana” sözlerini anımsar! Bu tür durumlar çocukta kaygı yaratabilir.

Freud’a göre (1969) kaygı; her zaman ve her yerde tecrübe edilen, istenmeyen bir şey, hoşlanılmayan duygu (his) durumdur ve kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık durumu olarak tanımlanır (akt. Taş, 2006). Olumsuz yönlerine rağmen kaygının organizmayı uyarıcı, koruyucu ve motive edici özellikleri de vardır. Kişinin yaralanma, acı, cezalandırılma, ayrılık, düş kırıklığı gibi durumlara karsı kendisini hazırlaması kaygının uyarıcı, tedbir alması ve eğer olumsuzluklar yaşanırsa daha kolay atlatması koruyucu ve başarısız olma endişesi ile daha çok çalışmaya sevk etmesi ise motive edici özelliklerine verilebilecek örneklerdir (Akgün, Gönen ve Aydın, 2007). Kaygı iki şekilde gözlenir. Birincisi sürekli kaygı (Ayşe çok kaygılı birisidir), ikincisi de durumluluk kaygısıdır (Ayşe çok kaygılı bir kişi değildir ama özel bir durum onu kaygılandırmaktadır) (İnanç, 1997). Bu, insanların özel durumları tehlikeleri olarak yorumlaması sonucu oluşan durumluluk kaygı ve kişinin içinde bulunduğu durumları genellikle stresli olarak algılama veya yorumlama eğilimi sonucu olaşan sürekli kaygının bir başka biçimi şeklinde de açıklanabilir (Özusta, 1993). Kaygı süreklilik kazandığında kişinin benliğini tehlikeye sokabilmektedir (Alisinanoğlu ve Ulutaş, 2000).

Dental kaygı, özel dış kaynaklı uyarıcı ile ilişkili olmaksızın bireyin her türlü dental isleme karşı hissettiği korku ve endişe olarak tanımlanmaktadır. Dental kaygı, toplumda yaygın olarak görülen ve gerek hekimin çalışmasını güçleştirmesi, gerekse hastanın sosyal yaşantısını olumsuz etkilemesi yönünden önemli bir sorundur. Dental kaygının oluşmasında, cinsiyetin, sosyoekonomik durumun ve eğitim düzeyinin önemli rol oynadığı bildirilmiştir. Bu durum, çocukluk veya ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır (çocuklarda dental kaygı görülme sıklığı %5-28, olarak rapor edilmiştir). Çocuğun daha önce görmediği dental aletler, uygulanan tedavi yöntemleri ve diş çekimleri, bunlarla ilgili ağrı ve acı duyma korkusu ile klinikteki yabancı personel, çocuğu duygusal olarak etkileyebilecek unsurlardır. Küçük yaş grubu erkek çocuklar, kızlara göre daha kaygılıdır (Holst ve Crossner, 1987). Kızların daha yüksek kaygıya sahip olmalarının nedeni, duygularını erkeklere göre daha rahat ve istekli bir şekilde açıklayabilmeleridir. Erkek çocuklarda, yaşın ilerlemesiyle kaygının azaldığı gözlenmiştir.

Çocukların dental kaygı yaşamasında, ailenin etkisi gözlenmektedir. Aile yapısı, ailenin sosyoekonomik ve kültürel durumu, çocukta ilk sosyal deneyimleri etkileyen faktörler arasındadır (Brown ve ark, 1986, Mathewson ve ark, 1982). Wright ve Alpern (1971), 3-5 yaş grubu yüksek sosyoekonomik düzeye sahip çocukların, dental işlemler sırasında daha olumlu davranış tutumu içerisinde olduğunu bildirmişlerdir. Folayan ve ark. (2003), ailenin sosyoekonomik durumu ile çocuğun kaygısı arasında anlamlı bir ilişki olmadığını saptamıştır.

Bu kaygının yaşanmaması ve kötü anılar edinmemek için çocuk diş doktoru ile diş ağrısı yaşamadan tanıştırılmalıdır. İlk gittiği doktordan bir “aferin” ödülü alan “dişlerine iyi bakan” ya da iyi bakmadığı için neler yapması gerektiğini diş doktorundan dinleyen çocuk kendince önlemler alacaktır. Siz de bu durumda ona bir çizelge hazırlayarak yardımcı olabilirsiniz. 35x50lilik bir fon kartonuna basit bir takvim hazırlayıp (kesinlikle bunu çocukla birlikte yapmanız gerekiyor) banyoya ya da odasında görebileceği yere asabilir dişlerini fırçalayacağını hatırlamasını sağlayabilirsiniz. Bu çalışmaya başlarken ona dişlerini fırçaladığı günlere birer çıkarma yapıştıracağınızı ve her günde bir çıkarma kazanırsa bir hediye ödül kazanacağını söylemelisiniz. Aslında çocuklar suyla oynamaktan hoşlandıkları için diş fırçalamayı hatta macun yemeği severler!!!! Elbette onları motive edip bunu alışkanlık haline getirecek en önemli nokta ise anne babalarını dişlerini fırçalarken görmek olacaktır. Unutmayın her konuda olduğu gibi yine en önemli model sizlersiniz sevgili anneler babalarJ Bir de unutmadan!  

Sevgiler,

Gülçin KARADENİZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder