Diş doktoru,
çocuğun küçük yaşlarından itibaren sıklıkla ziyaret etmesi gereken kişilerden
biri olsa da onu hemen elinden tutup götürmek zor olabilir. Aslında gerçekçi bilgiler verildiğinde çocukların çoğu diş
doktorundan çekinmez. Burada en önemli nokta, çocuğun daha önce duydukları
-özellikle de anne babasından duyduklarıdır- anılardır! Konu ne olursa olsun
bazen çocuğun bizi dinlemediğini, oyununa daldığını düşünür, onu yok sayar ve
yaşadıklarımızı yanımızdaki ile paylaşırız. Bazen konu diş doktorundaki
deneyimlerimiz bile olabilir. O an pek de tepki vermeyen çocuk aslında bu
konuşulanları unutmaz kaydeder. Ya da annesinin/babasının “çok şeker yersen diş
doktoru o dişlerini çekecek çok acıyacak yeme diyorum sana” sözlerini anımsar!
Bu tür durumlar çocukta kaygı yaratabilir.
Freud’a
göre (1969) kaygı; her zaman ve her yerde tecrübe edilen, istenmeyen bir şey,
hoşlanılmayan duygu (his) durumdur ve kişinin bir uyaranla karşı karşıya
kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini
gösteren bir uyarılmışlık durumu olarak tanımlanır (akt. Taş, 2006). Olumsuz
yönlerine rağmen kaygının organizmayı uyarıcı, koruyucu ve motive edici
özellikleri de vardır. Kişinin yaralanma, acı, cezalandırılma, ayrılık, düş
kırıklığı gibi durumlara karsı kendisini hazırlaması kaygının uyarıcı,
tedbir alması ve eğer olumsuzluklar yaşanırsa daha kolay atlatması koruyucu ve
başarısız olma endişesi ile daha çok çalışmaya sevk etmesi ise motive edici özelliklerine
verilebilecek örneklerdir (Akgün, Gönen ve Aydın, 2007). Kaygı iki şekilde
gözlenir. Birincisi sürekli kaygı (Ayşe çok kaygılı birisidir), ikincisi de
durumluluk kaygısıdır (Ayşe çok kaygılı bir kişi değildir ama özel bir durum
onu kaygılandırmaktadır) (İnanç, 1997). Bu, insanların özel durumları
tehlikeleri olarak yorumlaması sonucu oluşan durumluluk kaygı ve kişinin içinde
bulunduğu durumları genellikle stresli olarak algılama veya yorumlama eğilimi
sonucu olaşan sürekli kaygının bir başka biçimi şeklinde de açıklanabilir
(Özusta, 1993). Kaygı süreklilik kazandığında kişinin benliğini tehlikeye
sokabilmektedir (Alisinanoğlu ve Ulutaş, 2000).
Dental
kaygı, özel dış kaynaklı uyarıcı ile ilişkili olmaksızın bireyin her türlü
dental isleme karşı hissettiği korku ve endişe olarak tanımlanmaktadır. Dental
kaygı, toplumda yaygın olarak görülen ve gerek hekimin çalışmasını
güçleştirmesi, gerekse hastanın sosyal yaşantısını olumsuz etkilemesi yönünden
önemli bir sorundur. Dental kaygının oluşmasında, cinsiyetin, sosyoekonomik
durumun ve eğitim düzeyinin önemli rol oynadığı bildirilmiştir. Bu durum,
çocukluk veya ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır (çocuklarda dental kaygı
görülme sıklığı %5-28, olarak rapor edilmiştir). Çocuğun
daha önce görmediği dental aletler, uygulanan tedavi yöntemleri ve diş
çekimleri, bunlarla ilgili ağrı ve acı duyma korkusu ile klinikteki yabancı
personel, çocuğu duygusal olarak etkileyebilecek unsurlardır. Küçük yaş grubu
erkek çocuklar, kızlara göre daha kaygılıdır (Holst ve Crossner, 1987).
Kızların daha yüksek kaygıya sahip olmalarının nedeni, duygularını erkeklere
göre daha rahat ve istekli bir şekilde açıklayabilmeleridir. Erkek çocuklarda,
yaşın ilerlemesiyle kaygının azaldığı gözlenmiştir.
Çocukların dental kaygı yaşamasında,
ailenin etkisi gözlenmektedir. Aile yapısı, ailenin sosyoekonomik ve kültürel
durumu, çocukta ilk sosyal deneyimleri etkileyen faktörler arasındadır (Brown
ve ark, 1986, Mathewson ve ark, 1982). Wright ve Alpern (1971), 3-5 yaş grubu
yüksek sosyoekonomik düzeye sahip çocukların, dental işlemler sırasında daha
olumlu davranış tutumu içerisinde olduğunu bildirmişlerdir. Folayan ve ark.
(2003), ailenin sosyoekonomik durumu ile çocuğun kaygısı arasında anlamlı bir
ilişki olmadığını saptamıştır.
Bu kaygının yaşanmaması ve kötü anılar
edinmemek için çocuk diş doktoru ile diş ağrısı yaşamadan tanıştırılmalıdır.
İlk gittiği doktordan bir “aferin” ödülü alan “dişlerine iyi bakan” ya da iyi
bakmadığı için neler yapması gerektiğini diş doktorundan dinleyen çocuk
kendince önlemler alacaktır. Siz de bu durumda ona bir çizelge hazırlayarak
yardımcı olabilirsiniz. 35x50lilik bir fon kartonuna basit bir takvim
hazırlayıp (kesinlikle bunu çocukla birlikte yapmanız gerekiyor) banyoya ya da
odasında görebileceği yere asabilir dişlerini fırçalayacağını hatırlamasını
sağlayabilirsiniz. Bu çalışmaya başlarken ona dişlerini fırçaladığı günlere
birer çıkarma yapıştıracağınızı ve her günde bir çıkarma kazanırsa bir hediye
ödül kazanacağını söylemelisiniz. Aslında çocuklar suyla oynamaktan
hoşlandıkları için diş fırçalamayı hatta macun yemeği severler!!!!
Elbette onları motive edip bunu alışkanlık haline getirecek en önemli nokta ise
anne babalarını dişlerini fırçalarken görmek olacaktır. Unutmayın her konuda
olduğu gibi yine en önemli model sizlersiniz sevgili anneler babalarJ Bir de unutmadan!
Sevgiler,
Gülçin KARADENİZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder