17 Ağustos 2013 Cumartesi

DUYGU SOSYALLEŞTİRME

Duygu sosyalleştirme; ebeveynlerin çocukları olumsuz duygular ve sorunlar yaşadıklarında onların bu duygularına verdikleri tepkiler ve kurdukları iletişim yoludur (Eisenberg ve ark., 1999; Gottman ve ark., 1996). Bu durum; anne babaların inanç, hedef ve duygu düzenlemelerini içerir. Rahatlatma, sorunla başa çıkma için yardımcı olma gibi yöntemler olumlu duygu sosyalleştirme tepkileri olarak değerlendirilirken küçümseme ve cezalandırma gibi yöntemler olumsuz tepkiler olarak değerlendirilmektedir (Eisenberg ve ark , 1999; Garner, Dansmore ve Southam- Gerrow, 2007; Gottman ve ark., 1996; McElwin ve ark., 2007; Mirable ve ark., 2009; ; Warren ve Stifter, 2007; Yağmurlu ve Altan, 2011; Yağmurlu, Yavuz ve Altan, 2012; Yap ve ark., 2010).

Duygu sosyalleştirme yaklaşımları çocuğa güvenli bir duygusal çevre yaratmayı, çocuğun duygularını anlamasına yardımcı olmayı, uygun duygusal tepkiler konusunda çocuğa model olmayı ve çocuğun kendi duygu düzenleme çabalarını takdir etmeyi içermektedir. Çocuğun duygu düzenleme becerileri kazanması bu aşamaların sonucudur (Eisenberg ve ark., 1999; Garner, Yağmurlu ve Altan, 2010).

Ebeveynler, saldırganlık ve azarlama gibi duygu yoğunlaştıran davranışları çocuğun sıkıntı kaynağına odaklanmasına yol açar ve sıkıntıyı azaltmada başarısız olur. Anne/babanın çocuğun duygusal uyarılmışlığını ve gerginliğini fiziksel olarak azaltma isteği ise, çocuğu sakinleştirme çabalarını temsil eder. Diğer kullanılan bir teknik de dikkat dağıtma tekniğidir ki bu; çocuğun dikkatini sıkıntı odağından uzaklaştırır ve yaşadığı sıkıntıyı azaltır (Mirable ve ark., 2009). Kızgın ya da cezalandırıcı anne baba tutumları çocuğun duygu düzenleme gelişmini engeller, çünkü bu tip anne baba tutumları çocuk için zayıf duygu düzenleme modeli oluşturur ve çocuğun özerk olarak düzenlemekte zorlanacağı aşamaların sıkıntısını arttırır (Mirable ve ark., 2009).

Duygu yetkinliği kazandırmak en önemli noktalardan birisidir. Duygu yeterliliği; diğerlerinin duygularının farkında olma, duygu ifade düzeyi, empati ve hissettiği ve dışa vurduğu duyguların ayrımında olma gibi duygusal yeterlilik özelliklerinin kazanılmasıdır (Akt. Saarni, 2011). Bu şekilde çocuğun duygularını cezalandırmak ya da küçümsemek yerine, duygusal yetkinliğini arttırmaya yönelik destekleyici anne baba tepkilerini amaçlar. Duygusal yetkinlik, bireyin kendi duygularını ve başkasının duygularını anlamasını ve bu duyguları uygun bir biçimde ifade edip düzenlemesini içerir. Anne babaların bu şekilde gerçekleştirdiği sosyalleştirme ileriki yıllarda çocuğun psikopatoloji riskini azaltmakta ve çocuğun sosyal yetkinliğini de arttırmaktadır (Denham, 1993). Ayrıca bu modelin bazı çocukların dışsal psikopatoloji (davranım bozukluğu vb.) , bazılarının ise içsel (depresyon vb.) psikopatoloji gösterdiğine cevap vermemektedir ( Saarni, 1990, Denham, 2007).

Her bir duygunun farklı bir motivasyonu ve hizmet ettiği faklı bir işlevi vardır (Izard, 1977). Örneğin, ilgi duygusu motivasyonunu dikkatten alır ve çabuk kavrama, öğrenme sağlar. Korku koruyucu davranışlara sebep olur, öfke hedefin önündeki engellere karşı düşünce ve eylemlere zemin hazırlar ( Magaci ve Mcfadden, 1996). Benzer şekilde anne babaların kız çocuklarının daha çok üzüntü ve kaygı duygularının sosyalleştirildiğini ve anne babalığa yayılan bu tutumun kız çocuklarının kaygı ve üzüntü duygularına yol açan zor durumlarla başa çıkma becerilerine katkıda bulunduğunu belirtmektedir. Ancak böyle bir örüntü uygun olmayan durumlarda - mesela uygun duygunun öfke olduğu durumlarda- da kız çocuklarının üzüntü ve kaygı duygularına odaklanmalarına da sebep olmaktadır. Seçici duygu sosyalleştirme özellikle düşük sosyoekonomik sınıf gibi stresli çevrelerde pasif başa çıkma, abartılmış üzüntü, umutsuzluk ve olası depresyona yol açmaktadır (Kenan ve Hipwell, 2005).

Duygu sosyalleştirme ebeveynlerin çocuklarının duyguları ile ilgili farkındalığına ve onları anlamlandırması anlamına gelir (Denham, 2007). İşte bu noktada da ebevynin çocuk yetiştirme tutumları kritik önem taşır (Warren ve Stifter, 2007). Genelde düşük sosyo-ekonomik düzeyin ve düşük eğitim seviyesinin anne baba üzerinde ekstra kaygı oluşturarak saldırganlığı ve kontrolcü tutumları arttırdığı, böylelikle destekleyici olmayan duygu sosyalleştirme tepkilerinin de arttığından söz edilmektedir (Shaffer ve ark., 2012). Yine duygularını tartışmayan/ yorumlamayan bir annenin/babanın çocuğunun kendi duyguları ile ilgili farkındalığı az olur ve bu çocuk olumsuz duygularıyla uygun olmayan yollarla (kontrol edilemez ağlama krizleri, fiziksel saldırganlık gibi) başa çıkmaya çalışır. Buna ek olarak anne/baba çocuğunu özellikle üzüldüğünde cezalandırıyorsa, çocuk olumsuz duyguya sebep olan bir durumda büyük olasılıkla üzüntüsünü bastırır ve üzüntü yerine saldırgan davranışlar sergiler. Bu örüntü de uzun dönemde davranış sorunlarına yol açmaktadır (Chaplin ve ark., 2010).

Yine bireysel özellikler de unutulmamalıdır. Çocuğun dil gelişimi de duygu sosyalleştirme ve duygu düzenleme üzerinde etkilidir ve çocuğun dili zayıf kullanımı sosyalleştirme yöntemlerini etkiler. Ayrıca duygu sosyalleştirme tepkilerinin cinsiyete göre değiştiği belirtilmektedir. Kız çocukları daha çok üzüntü ve kaygı duygularına, erkek çocukları ise daha çok öfke duygularına destekleyici tepki beklemektedir (Chaplin ve ark., 2010).

Çocuğun duygularının farkında olan, onları kabul eden ve çocuğa duygu yönetiminde rehberlik eden anne babaların çocukları akranlarıyla daha az olumsuz etkileşim göstermekte ve daha az sorun davranış sergilemektedir. Çocuğun duygusunu sorgulayan, duruma uygun duygusal yaşantılarını küçümseyen ve destekleyici olmayan anne baba tutumları ise çocuğun duygu düzenlemesini kötü yönde etkilemektedir (Gottman ve ark., 1996). Duygu sosyalleştirme ayrıca; çocukların duygularının onaylanmasını ve çocukları diğerlerinin duygusal ipuçlarına duyarlılığında artışı sağlamaktadır ve çocuklar bu duyarlılığı diğerlerine yararlı olabilmek (özgeci) ve işbirliği için kullanmaktadır (Garner, Dansmore ve Southam- Gerrow, 2007). Eisenberg ve arkadaşlarının 1999’ da yaptıkları çalışmaya göre ise ebeveynlerin destekleyici tepkileri ile çocuğun oyun esnasında diğer çocuklarla paylaşım ve koordinasyonu yüksek ilişkili bulunmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder