Yalan söylemenin birçok tanımı yapılmıştır. Genel olarak
yalan, bir amaç doğrultusunda bilinçli olarak gerçeğin değiştirilmesidir. Woolf
(1960) dört yaşından küçük çocukların yalan söyleyemeyeceklerin, çünkü henüz
doğrunun ne olduğunu ayırt edecek bilişsel düzeye ulaşmadıklarını ileri
sürmüştür. Anna Freud (1965), çocukluk yalanlarını ikiye ayırmış, ceza ya da
yetke korkusundan söylenen yalanları "suça yönelik yalanlar",
katlanılması güç gerçeklerin yadsınması amacıyla söylenen yalanları ise
"düşlemsel yalanlar" olarak tanımlamıştır.
Aslında yalan, çocuğun kendi benlik sınırlarını çizmesinde, özerkliğini
tanımlaması ve kabul ettirmesinde yer alan önemli bir düzenektir. Çocuk yalan söylediğinde
annesi ona doğru söylüyor gibi davranıyorsa, çocuk annenin kendisini ve
düşüncelerini denetleyemediğini düşünür. Böylelikle yalana normal "kimlik"
duygusunun kazanılmasında ayrılma ve bireyselleşme girişimi olarak bakılabilir.
Ancak yalan söyleme ısrarlı ve kompulsif bir biçim alırsa patolojik narsisizmle
sonuçlanarak benlik saygısını ve güçlülük duygusunu arttırmak amacına yönelir.
Bir yalan sıkça ve sürekli olarak dile getirilirse giderek
gerçeğin yerini alabilir. Çocuklar ne tür yalanlara başvururlar:
Hayali Yalanlar: Küçük çocuklar
gerçeği iyi değerlendiremedikleri için uydurabilirler. Yetişkinler bunları
yalan olarak görür.
Taklit Yalanlar: Çocuklar
anne-babayı örnek alır. Ana-babanın yalanına tanık olan çocuk, yalan söylemeyi
öğrenir. Doktora gidiyoruz diye gezmeye giden anne-baba çocuğun yalan
söylemesine zemin hazırlar.
Sosyal
Yalanlar: Bunlar en yaygın olanlardır. Bir yere gideceğimiz zaman, gitmek
istemiyorsak, "hastayım " deriz.
Savunma
Yalanları: Çocuk kendini korumak için yalan söyleyabilirler. Özellikle sık
sık eleştirilen çocuklar bu yola başvururlar. Yine çocuğa sert tepki
gösteriliyorsa, mükemmelliğe zorlanıyorsa çocuk yalana başvurabilir.
"Yalan söylüyorsun" diye suçlanan çocukta , bu yalanların alışkanlık
haline gelmesine neden olur.
Yüceltilmiş
Yalanlar: Başkalarının hayranlığını kazanmak için söylenen yalanlardır.
Peki ne gibi
önlemler alınabilir?
Yetişkinler en iyi
modeldirler. .Eğer anne-baba başkalarına yalan söyleyecek olursa, çocuğun
dürüstlüğün önemini anlaması çok güç olacaktır. Çocuklar hangi yaşta olursa
olsun yaşına uygun bir dille doğruyu söylemek gerekir.
Tepkilerde aşırılık göstermemek gerekir.
Anlayışlı ve hoşgörülü olmalı, cezadan kaçınmalıdır. Aşırı tepki göstermek,
çocuğun sizin öfkenizden korunmak için, yalan söylemeye devam etmesine yol
açar. Bunun için de ebeveyn olarak mükemmeliyetçilikten kaçınmak ve beklenti
düzeyini çocuğa uygun belirlemek öenmlidir.
Fazla baskıdan
kaçınmalı ve koyduğumuz kurallarla çocuğun yaşamını fazla
sınırlamamalıyız. Yine yetişkinler araç olarak kullanmamalıdır. Örneğin;
anne ya da babanın çocuğa yalan söyletmesi. Annenin "bu yaptığımızı baban
duymasın" demesi.
Çocuk gizli gizli
sorgulanmamalıdır. Çocuğa sık sık "Doğru söylersen ceza
vermeyeceğim" dedikten sonra, çocuk doğruyu söyleyince
"biliyordum" diyerek tepki vermek ya da dayak, çocukta yalanı
pekiştirir. Çünkü çocuk doğruyu söyleyince olumsuzlukla karşılaşmaktadır. Yine çocuk diğer çocuklarla da
kıyaslanmamalıdır.
Anne-baba-çocuk iletişiminin
güçlü olması gerekir. Çocuk istek, sıkıntı, kaygı ve endişelerini bizimle
konuşabilmelidir. Çocuğu dinlemek ve çözüm yollarını kendisinin bulmasına
rehberlik etmek önemlidir.
Yalan söylediği
için çocuğu suçlamamak gerekir. "Yalancı" etiketi yapıştırılmış olan
bir çocuk, bu etiketin gereklerini yerine getirecektir, çünkü yaptığı işin
kendini yansıttığına inanır. Bu davranışı onaylamasak bile, çocuğun kişiliğini
bu davranıştan ayrı tutmak gerekir.
Doğrudan emin olmak
için kontrol edin. Çocuğa "ödevin bitti mi" diye sormak yerine
"ödevini bitirmene çok sevindim, haydi birlikte kontrol edelim"
denilebilir. Bu davranış hem kontrol edileceği için ödevini düzgün yapmasını
sağlar, hem de sonucundan çekindiği için yalan söylemez.
Sevgiler,
Gülçin KARADENİZ