29 Ekim 2013 Salı

Dinazor Etkinlikleri :)

Ne kadar ilgililer değil mi ne kadar çok seviyorlar Dinazorları :))) Bu sizin için harika bir fırsat hadi çocuklarınızla oynayın ve onları daha iyi tanıyın!

İşte size çeşitli örnekler:

 
 


 

 

 



 
 

İyi eğlenceler,
 
Gülçin KARADENİZ
 
 
 

 

2 Ekim 2013 Çarşamba

ÇOCUKLARDA DENTAL KAYGI


Diş doktoru, çocuğun küçük yaşlarından itibaren sıklıkla ziyaret etmesi gereken kişilerden biri olsa da onu hemen elinden tutup götürmek zor olabilir. Aslında gerçekçi bilgiler verildiğinde çocukların çoğu diş doktorundan çekinmez. Burada en önemli nokta, çocuğun daha önce duydukları -özellikle de anne babasından duyduklarıdır- anılardır! Konu ne olursa olsun bazen çocuğun bizi dinlemediğini, oyununa daldığını düşünür, onu yok sayar ve yaşadıklarımızı yanımızdaki ile paylaşırız. Bazen konu diş doktorundaki deneyimlerimiz bile olabilir. O an pek de tepki vermeyen çocuk aslında bu konuşulanları unutmaz kaydeder. Ya da annesinin/babasının “çok şeker yersen diş doktoru o dişlerini çekecek çok acıyacak yeme diyorum sana” sözlerini anımsar! Bu tür durumlar çocukta kaygı yaratabilir.

Freud’a göre (1969) kaygı; her zaman ve her yerde tecrübe edilen, istenmeyen bir şey, hoşlanılmayan duygu (his) durumdur ve kişinin bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini gösteren bir uyarılmışlık durumu olarak tanımlanır (akt. Taş, 2006). Olumsuz yönlerine rağmen kaygının organizmayı uyarıcı, koruyucu ve motive edici özellikleri de vardır. Kişinin yaralanma, acı, cezalandırılma, ayrılık, düş kırıklığı gibi durumlara karsı kendisini hazırlaması kaygının uyarıcı, tedbir alması ve eğer olumsuzluklar yaşanırsa daha kolay atlatması koruyucu ve başarısız olma endişesi ile daha çok çalışmaya sevk etmesi ise motive edici özelliklerine verilebilecek örneklerdir (Akgün, Gönen ve Aydın, 2007). Kaygı iki şekilde gözlenir. Birincisi sürekli kaygı (Ayşe çok kaygılı birisidir), ikincisi de durumluluk kaygısıdır (Ayşe çok kaygılı bir kişi değildir ama özel bir durum onu kaygılandırmaktadır) (İnanç, 1997). Bu, insanların özel durumları tehlikeleri olarak yorumlaması sonucu oluşan durumluluk kaygı ve kişinin içinde bulunduğu durumları genellikle stresli olarak algılama veya yorumlama eğilimi sonucu olaşan sürekli kaygının bir başka biçimi şeklinde de açıklanabilir (Özusta, 1993). Kaygı süreklilik kazandığında kişinin benliğini tehlikeye sokabilmektedir (Alisinanoğlu ve Ulutaş, 2000).

Dental kaygı, özel dış kaynaklı uyarıcı ile ilişkili olmaksızın bireyin her türlü dental isleme karşı hissettiği korku ve endişe olarak tanımlanmaktadır. Dental kaygı, toplumda yaygın olarak görülen ve gerek hekimin çalışmasını güçleştirmesi, gerekse hastanın sosyal yaşantısını olumsuz etkilemesi yönünden önemli bir sorundur. Dental kaygının oluşmasında, cinsiyetin, sosyoekonomik durumun ve eğitim düzeyinin önemli rol oynadığı bildirilmiştir. Bu durum, çocukluk veya ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır (çocuklarda dental kaygı görülme sıklığı %5-28, olarak rapor edilmiştir). Çocuğun daha önce görmediği dental aletler, uygulanan tedavi yöntemleri ve diş çekimleri, bunlarla ilgili ağrı ve acı duyma korkusu ile klinikteki yabancı personel, çocuğu duygusal olarak etkileyebilecek unsurlardır. Küçük yaş grubu erkek çocuklar, kızlara göre daha kaygılıdır (Holst ve Crossner, 1987). Kızların daha yüksek kaygıya sahip olmalarının nedeni, duygularını erkeklere göre daha rahat ve istekli bir şekilde açıklayabilmeleridir. Erkek çocuklarda, yaşın ilerlemesiyle kaygının azaldığı gözlenmiştir.

Çocukların dental kaygı yaşamasında, ailenin etkisi gözlenmektedir. Aile yapısı, ailenin sosyoekonomik ve kültürel durumu, çocukta ilk sosyal deneyimleri etkileyen faktörler arasındadır (Brown ve ark, 1986, Mathewson ve ark, 1982). Wright ve Alpern (1971), 3-5 yaş grubu yüksek sosyoekonomik düzeye sahip çocukların, dental işlemler sırasında daha olumlu davranış tutumu içerisinde olduğunu bildirmişlerdir. Folayan ve ark. (2003), ailenin sosyoekonomik durumu ile çocuğun kaygısı arasında anlamlı bir ilişki olmadığını saptamıştır.

Bu kaygının yaşanmaması ve kötü anılar edinmemek için çocuk diş doktoru ile diş ağrısı yaşamadan tanıştırılmalıdır. İlk gittiği doktordan bir “aferin” ödülü alan “dişlerine iyi bakan” ya da iyi bakmadığı için neler yapması gerektiğini diş doktorundan dinleyen çocuk kendince önlemler alacaktır. Siz de bu durumda ona bir çizelge hazırlayarak yardımcı olabilirsiniz. 35x50lilik bir fon kartonuna basit bir takvim hazırlayıp (kesinlikle bunu çocukla birlikte yapmanız gerekiyor) banyoya ya da odasında görebileceği yere asabilir dişlerini fırçalayacağını hatırlamasını sağlayabilirsiniz. Bu çalışmaya başlarken ona dişlerini fırçaladığı günlere birer çıkarma yapıştıracağınızı ve her günde bir çıkarma kazanırsa bir hediye ödül kazanacağını söylemelisiniz. Aslında çocuklar suyla oynamaktan hoşlandıkları için diş fırçalamayı hatta macun yemeği severler!!!! Elbette onları motive edip bunu alışkanlık haline getirecek en önemli nokta ise anne babalarını dişlerini fırçalarken görmek olacaktır. Unutmayın her konuda olduğu gibi yine en önemli model sizlersiniz sevgili anneler babalarJ Bir de unutmadan!  

Sevgiler,

Gülçin KARADENİZ

Çocuk ve Korku

 
SEVGİYLE..
 
 

Çocuklarınız Sizin Çocuklarınız

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Halil Cibran

Kaynak:
Hayat Bir Zelzele. Erişim Tarihi: 02.10.2013  http://6nokta1.blogspot.com/2009/04/cocuklarnz-sizin-cocuklarnz-degil.html 

Pulsuz Dilekçe


Sevgili anneciğim, babacığım;
Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:
Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.
Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim.  Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?
Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor.
Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.
Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.
Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "Ben senin yaşında iken..." diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.
Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.
Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.
Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.
Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.
Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.
Benden "Örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.
Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.
Sevgiler,
Çocuğunuz.